31 Aralık 2010 Cuma

İçiyor muyuz?

Yeni yıl geldi, hoş geldi.. Bu akşam parti akşamı,hiç bir yere gidilmiyor olsa bile, evlerde şenlik olur.. Evde olmayı seviyorum yılbaşı akşamlarında, ama yapacak birşey bulamamak kötü oluyor.. Sanki, farklı bir şey yapmak ve eğlenmek zorındasınız da, bu zorakilik, bu baskı sizi yoruyor gibi de hissedebiliyorsunuz bazen. En azından bazen öyle hissediyorum.. Aslında, fırsatını bulmuşsun, eğlen coş işte, ne düşünüyorsun.. Güzel yemek, arkadaş veya aile grubuyla toplaşma bahanesi, gece uzun nasılsa  diye muhabbet, bu şekilde yeni yılı karşılama töreninden sonra cuppa yatak..

Yılbaşı akşamlarının ilk akla gelenlerinden biri iyi yemekse, diğeri de içki olur. Kendini veya içmeyi bilmeyen insanların görüntüleri ve trafik kazaları ile dolu oluyor maalesef 1 Ocak Haber Bültenleri.. Aman ha, yılbaşı dediğimiz olay aslında 365 ten sonraki gün, bir farklılığı yok anlaşılacağı gibi, bu nedenle size keyif veriyorsa, size keyif verecek kadar için.. Sonrasını siz hatırlamasanız bile, sizin yerinize hatırlayanlar çıkıyor:)
Gelelim gerekli-gereksiz alkolle ilgili bilgilere;
-    İnsanın alkolle ilk tanıştığı dönem net bilinmese de, ilk biranın ekmek yapımı sırasında bulunduğu düşünülmektedir. M.Ö 4000 yıllarına ait Mısır hiyerogliflerinde şarabın varlığına dair resimler mevcut.. O zamandan bu zamana, törensel veya eğlenme amaçlı olsun içiyoruz:)
-    Yüksek proteinli gıdalar ( peynir ve fıstık gibi..) alkolün etkilemesini yavaşlatır.
-    Akşamdan kalmanın Fransızcadaki karşılığı “Odun ağız”(Wood mouth),  Almancada “kedinin feryadı”(Wailing of the cat), Italyancada “akordu bozuk” (out of tune), İspanyolcada “sert tepki”(backlash), İsveçcede “saç köklerindeki ağrı”(pain in the hair roots) olduğunu biliyor muydunuz?         
-    Akşamdan kalmalığın tek ilacı aslında zamandır.  Eski Yunanlılar  lahana yemenin, eski Romalılar ise kızarmış kanarya yemenin akşamdan kalmalığı azalttığına inanıyorlardı. (!evet, bende şaşırdım, sitenin yalancısıyım, ama bu sitede daha neler var neler..) Günümüzde ise; Almanlar  kırmızı et ve muz, Fransızlar tuzlu kahve, Çinliler ıspanak çayı, Haitililer içtikleri şişenin kapağına veya tıpasına 13 siyah başlı iğne geçirmenin ve Ruslar da bir miktar votka içmenin akşamdan kalmalığa çözüm olabildiğini düşünüyorlar.
-    Bir şişe şarap yapımı için gereken ortalama üzüm adedi 600 dür.
-    Beyaz şarap yıllandıkça rengi koyulaşır, kırmızı şarabın ise rengi açılır.
-    Malezya’da sarhoş sürücüler hapse atılıyor, fakat onlarla beraber eşlerinin de atıldığını biliyor muydunuz?
-    Balayı kelimesinin nereden geliyormuş, biliyor musunuz? Eski Babilde, gelinin babası damadına, düğünden sonraki bir ay boyunca  içebildiği kadar “mead” i (baldan türetilen fermente edilmiş içecek) sağlaması gerekirmiş. Bedava içki dönemine “honey month” yani bal ayı denilmiş.

     - Gelelim reklamlara.. Yaygın inanışa göre, içki konusunda yapılan reklamlar gençleri içkiye yöneltir. Oysa ki, 12 ile 17 yaş arasında içki içen gençler yapılan bir araştırmaya göre, %62 si ailelerinden, %28 i en yakın arkadaşlarından,  % 7 si televizyonda gördüklerinden, ve %3 reklamlardan etkileniyor. Yani hiç boşuna suçu başkalarına atmayalım!!
-     - Bir de, hoşuma giden bir reklam var; bu reklam özendirici mi yoksa caydırcı mı emin değilim..:) ama seviyorum!! (Pankartta, "Liköre dokunan dudaklar, bizim dudaklarımıza dokunamaz" yazıyor, bu çoğu kişi için olumlu da olabilir fikrimce:))

     Önemli olan yemek içmek değil, sevdiklerimizle birlikte olmak, bir şeyleri paylaşmak.. 
     Hepimize mutlu mutlu, her günü birbirinden güzel geçecek kocaman bir sene dilerim.. Blog yoldaşım, şimdiden iyi eğlenceler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için çok değerli :)