30 Aralık 2011 Cuma

Mutlu Yıllar!!

Yeni yıla sayılı saatler kaldı artık..
2011'in muhakemesini yapacak olursam, benim için güzel bir yıldı :) Eşimle keyif aldığımız yolculuklara çıktık, evimizi daha çok benimsedik, tüm zorluklarda birbirimize destek olduk.. Umarım 2012 de bu güzel paylaşımlar katlanarak çoğalır ;) 2011'in son dönemlerinde işle ilgili küçük ama önemli bir adım attım, yeni yılda şuan çalıştığım bölümden farklı bir departmanda çalışıyor olacağım. İnşallah benim için olumlu bir değişiklik olur bu. Gerçekten heyecanlıyım, üstesinden gelebilirim umarımm ;)
Aşağıdaki tablo bana mail olarak geldi ve çok hoşuma gitti, sizinle de paylaşmak istedim. Ben heyecan, dostluk ve piyango gördüm :) Bakalım siz neler göreceksiniz?

Hepinize mutlu yıllar diliyorum.. Yılbaşı akşamı da her nerede nasıl bir durum içerisinde olursanız olun ama çok eğlenin, sevinin, mutlu olun :)
Takipçim olan, yorum bırakan, mailleştiğim herkese özellikle teşekkür ediyorum. Gerçekten siz olmasanız bu blog bu kadar renkli ve güncel olmayabilirdi.. 2012 de sayınız 3'e-5'e katlanır umarım ;)
Kucak dolusu sevgimi gönderiyorum, lütfen kabul edin ;)

Kitaplar Kime Gidiyor?

Effet yeni yıla 1 günümüz kaldı ;) 30 Aralıkta yapmaya söz verdiğim üzere kitap çekilişimi bugün yaptım.. Katılan herkese çok teşekkür ederim :) Sevgili Ahu hanım ve Elif'in defterinden yorum bırakmışlar ama kendilerinde de bu kitaplardan olduğu için çekilişe katılmamışlar.. Güzel yorumları için teşekkür ediyorum onlara da :) Yine gayet şefaf bi şekilde yapmaya çalıştık çekilişimizi, bu konuda bana yardımcı olan minik kelebek fısıldıyor'a da teşekkürler.. Sanırım çok fazla teşekkür ettim, en iyisi sonuca geleyim;)
Effet fotoğraflardan anlayacağınız gibi talihlimiz film izle oldu.. Tebrik ediyorum kendisini ;)

Sevgili film izle kitapları gönderebilmem için benimle irtibata geçersen sevinirim.. gemini1902@gmail.com

28 Aralık 2011 Çarşamba

Kendimizi Şımartalım! Peki Nasıl?

Her kadının hoşlandığı, zevk aldığı şeyler farklıdır mutlaka ama bir genelleme yapacak olursak kadınların kendilerini şımartmaları için birkaç ipucuna ulaştım bugün ve hemen sizinle de paylaşmak istedim, tabii kendi yorumlarımı ekleyerek ;)

1) Aklınızı Dağıtan Filmler İzleyin! Aklınızı kurcalayan sorunlardan uzaklaşmak için en iyi yollardan biridir şüphesiz. Evde film izlemeyi seven biri olarak bu durumlarda yaa komedi ya da çok fena dram izlerim ben.. Merakla beklediğim filmleri ise daha çıktığı gün sinemada izlemekten çok hoşlanırım :)

2) Masaja Gidin! Ahh buna nasıl ihtiyacım var anlatamam. Ama malesef İzmitte düzgün bir yer bulamadım bununla ilgili.. Bilen varsa paylaşsın lütfen!

3) Manikür ve Pedikür Yaptırın! Düzenli olarak yaptırmıyorum ama en az ayda bir kez kuaföre gidip, tüm günü orda geçirerek baştan ayağa bakım yaptırmayı seviyorum. İnsana kendisini daha iyi hissettiriyor, tavsiye ederim ;)

4) Kitap Okuyun! Kitap okuyabildiğim günleri çok özlüyorum malesef :( Yeni kitaplar almak, içerisinde kaybolmak en büyük keyfimken bu aralar çok ihmal ediyorum kendilerini.. 2012 de umarım ilişkimiz eskisi gibi olur sevgili kitaplarımla..

5) Sadece Uzanın! Şimdi bu da nerden çıktı diye düşünebilirsiniz, ama klasik müzik eşliğinde loş bir ortamda uzanmak insanı çok rahatlatıyormuş.. Bu sırada benim uyuyakalma ihtimalim çok yüksek olur tabii o başka ;)

6) Tatlı Yiyin! Hafif yemekler tercih edip yemekten sonra arkadaşlarınızla birlikte paylaşacağınız çay + pasta, tatlı, kek saatleriniz olsun diyor kural.. Wallai ben bunun ikinci kısmını uygulayabiliyorum ama "hafif yemekler" kuralı pek bana uymuyor ne yazık kii.. Allahım yesem yesem zayıf kalsam (sağlıklı olsam tabii) noooooluuuurrr ;)
7) Tabii ki Alışveriş Yapın! Başüstüne :) Sanırım en gönülden uyabileceğim madde bu olsa gerek, çok sevdim bunu.. Ya bu kadınlara dayatılmış birşey mi yoksa gerçekten bilimsel bir açıklaması var mı bilmiyorum ama moralim bozuk olduğunda, çok iyi alışveriş yapabiliyorum.. ohh ondan sonra sinir stres kalmıyor ne güzel :)

Kendimizi şımartmak sadece 7 kuralla olacak bir şey değildir tabii.. Hafta boyunca bir sürü gerginlik, sorun, iş, ev, çocuklar derken yıpranıyoruz :( Arada kendimize vakit ayırmak, küçük kaçamaklar yapmak, hatta belki bunları sıkça yapmak kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayabilir.. 2012 için ben birkaçını ajandama almak istiyorum, bakalım hayırlısı ;)

26 Aralık 2011 Pazartesi

İçimdeki Yangın!

Hayat hep güzel süprizler getirsin diyoruz, peki hep öyle mi oluyor? Sizce başımıza gelebilecek en kötü süpriz nedir? Tabii umarım gerçekleşmez ama ben bu filmi izledikten sonra bu kadarını tahmin edemezdim diyorum.. Aradığımız arabayı bulamamanın üzüntüsü ile eve geldikten sonra, bir film izleyelim keyfimiz yerine gelsin dedik ve bu filmi seçtik (ne zaman aldığımızı bile hatırlamıyorum) Bu bir işaret olmalı sanırım dedim izledikten sonra, insan neye üzüleceğini bilmeli, bugün bulamazsın belki ama yarın ya da haftaya bi yerden denk gelir, yeter ki kötü süprizler göstermesin hayat insana..
Filmin biraz karamsar bir konusu olduğunu anlamışsınızdır herhalde, ama ben yine de izleyin derim. IMDb notu 8.2 olan bu film 2010 yapımı bir Kanada filmi. Aslında bir çok sahne Lübnan'da geçiyor ve Orta Doğu'daki iç savaşın en karanlık dönemine ışık tutuyor. Annelerinin ölümünden sonra kendilerine bıraktığı vasiyetin ağırlığı altında ezilen iki kardeşin; annelerinin geçmişine doğru çıktıkları yolculuğu anlatıyor. Aslında onu hiç tanımadıklarını ve anlayamadıklarını keşfettikleri bu zor serüven Kanada'dan Lübna'a uzanıyor. Gerçekten bunlar yaşanmış olabilirmi diye sorduran bu film hakkında daha fazla detay vermek istemiyorum, çünkü izleyip, o tada varmanız gerek. Yalnız film tam bir dram, bu tarz filmlerden "hoşlanmam, tarzım değil" diyorsanız siz bilirsiniz ama etkileneceğiniz kesin!

Bu arada Golden Globe ve Oscar serüvenine az kaldı, umarım geçen yıl ki gibi bolca film izleyebiliriz aday olan.. Başlasın sinema etkinlikleri :)

23 Aralık 2011 Cuma

Şeb-i Aruz Töreni ve Konya Yemekleri

Daha önce Konya gezi yazımıza bir giriş yapmış, tören ve yemeklerle ilgili detayı sonraya bırakmıştım. 17 Aralık Mevlana'nın ölüm yıldönümü (Düğün Gecesi) sebebi ile her yıl Konya'da Mevlana Kültür Merkezinde bu etkinlikler düzenleniyor.
(Fotoğraf makinamızın şarjı bittiğinden bazı fotolar cep telefonundan..)

Yalnız bilet bulmak oldukça zor, bunu belirteyim.. Karar verdiğiniz anda çok hızlı bir şekilde bilet temin etmeye çalışsanız iyi olur, bize epey zorlandık. Son zamanlarda artan yoğun talebin etkisi çok tabii bunda ama bu kadar talep olması çok sevindirici bence :) Gösteri gerçekten çok etkileyiciydi, tabii bazı sabırsız insanlar sonunu bekleyemeden çıktılar ama bence sonuna kadar izlemek, tek tek selamlaşmalarını görmek gerek. Yoksa sabretmeyi, hoşgörüyü, mütevaziyi gösterememiş oluruz, bu da Mevlana'yı anlamamak, o hissi yaşayamamak demek olur..
Fotoğrafları nasıl buldunuz bilmiyorum ama gerçeği çok etkileyici.. umarım gitme fırsatı bulursunuz :)
Gelelim leziz Konya yemeklerine.. Konya'nın en bilinen lezzeti etli ekmek tabiki. İnanılmaz lezzetli ve de çıtır çıtır, yanında da köpüklü bir sürehi ayran.. ohhh olsa da tekrar yesek walla ;) Peki nerde mi yedik? Tabiki Boluluda.. Konya'da Bolu lokantası ne alaka diye sormayın, sadece kendinizi bu lezzet şöleninin içine bırakın. Aziziye caddesi üzerindeki bu küçük lokantayı kime sorsanız gösterir sanırım, epey meşhur kendisi.. Küçük esnaf lokantası tarzında olan burası o kadar dolu oluyor ki, yemeğinizi yiyip kalkmanız gerekebilir, gelip ayakta sıra bekleyenler oturabilsin diye. Tereyağlı Mevlana (Konya) Böreği de en az etli ekmek kadar ilgi görüyor, biz ikisinden de aldık dayanamadık tabii ;)
Konya'nın diğer lezzetlerini paylaşmaya devam ediyorum. 2.durağımız şans eseri otelimize de yakın olan Konak Konya Mutfağı. Konya'nın yöresel kuru bamya çorbası ile güne başlamak gerçekten çok enerji verici.. Hafif acılı oluşu hemen uyandırıyor insanı. Daha önce Eskişehirde buna benzer birşey yemiştim, arkadaşımın annesi yapmıştı. O zaman da çok sevmiştim kuru bamyayı. Ama Konya'dakiler o kadar minikki hayrete düştüm diyebilirim, denemenizi tavsiye ederim ;) Konya'ya özgü fırın kebap için başka bir yere gitmeyi planladığımız için elde açılmış sac böreği ile devam ettik atıştırmaya..
Görüyorsunuz ki eşimde bende yeni tatlar keşfetmeye çok meraklıyız ;) Son durağımız da yine sizin için araştırıp bulduğumuz (ki epey aradık yerini, aslında çok kolaymış ama) nefis fırın kebapçısı Hacı Şükrü.. Ben yiyemem herhalde, bitiremem çok aç değilim falan derken, o kadar lezzetli geldi ki et, böyle bildiğiniz lokum, tabaktakiler bitiverdi. Hacı Şükrü çok eski ve bilinen bir kebapçıymış. Tam bir aile işletmesi, Hacı Şükrü öldükten sonra, yeğeni olan aynı zamanda damadı bu işi devam ettirmiş. Şimdi de onun oğlu Şükrü (torun) yaşatıyor Hacı Şükrü adını ve bu lezzeti.. Tabakta da göründüğü gibi o kadar sade geliyor ki kebap, ilk başta şaşırdık. İstanbulda olsa, tabakta biraz bulgur pilavı, biraz salata, közlenmiş biber vss.. gibi şeyler dolu olurdu herhalde.. Ama Hacı Şükrü de sadece kebap vardı tabakta, o kadar güveniyorlarki kebaplarına garnitüre hiç ihtiyaç yok gerçektende. Konya'ya yolunuz düşerse yemeden geçmeyin derim bu harika lezzeti!
Yemek faslı bittikten sonra, şehrin tam merkezinde bulunan Alaaddin Tepesinde çay içmeden de olmazdı tabii.. Resimde özellikle vurgulamak istediğimiz iki fincan çay için bize getirilen şeker.. Tamam Konya'da şeker fabrikası felan var ama bu kadar da gani gani olmaz ki canım ;) Bizim çayı şekersiz içtiğimizi de gözönünde bulundurursak, misafir gelmek kaydıyla tam 1 aylık şeker vardı çayların yanında ;)
Konya gezi yazısının da sonun agelmiş oldum böylelikle.. Herkese hayırlı cumalar ve de iyi haftasonları diliyorum..

Sevgilerimle,

21 Aralık 2011 Çarşamba

2012'den Beklediklerim - Mim

2012 ye gireceğimiz şu günlerde blog dünyasında dolaşan 12 istek mimini bende aldım kendi üzerime.. isteyen alsın, yazsın demişler  ne de olsa ;)

İstediklerimi 12 ile sınırlandırmak zor ama yine de deniyim dedim ;)
  1. Evimizde mutluluk, huzur, sağlık, sevgi, aşk dolu olsun istiyorum en çok.. [annemin deyimi ile "aşımız tatlı, yuvamız mutlu olsun" ;)]
  2. Ailemdeki herkes çok sağlıklı olsun. [Bu ekstra bir dilek]
  3. Bol bol güleceğimiz, bol bol gezeceğimiz bir yıl olsunJ
  4. Bide arabamız olsun inşallah, iyi günlerde kullanalım..
  5. 1 numara yeğenim sınavda başarılı olsun, 2 numara da akıllı uslu bir çocuk olsun ;)
  6. İşimde huzurla çalışacağım bir ortam olsun.
  7. Eşim evimize daha yakın bir iş bulsun.
  8. Etamin panomu bu yıl içerisinde bitirebileyim ;)
  9. Eee birazcık kilo versem hiçte fena olmaz ;)
  10. Güzel süprizlerle karşılayım.. bol bol hediyeler alayım.. [mesaj yerine ulaşır sanırım ;)]
  11. Ülkemizde güzel şeyler olsun, kötü haberler son bulsun, terör olmasın, afet olmasın.. [amin]
  12. Herşeyin hayırlısı olsun J Kimin ne dileği varsa gerçek olsunn J

Kuralı bozmuyorum bu mimi isteyen herkes yapabilir, bence çok keyifli..  Umarım 2012 hepimiz için güzel şeyler getirir beraberinde ;)

Sevgilerimle..

Paylaşmaya Devam..

Yeni yıl yaklaştıkça hediye verme etkinlikleri de artıyor.. İşte sizin için seçtiğim birkaçı ;)

1) Lavanta Bahçesinden şık bir Cath Kidson fincanı,
2) Elif'in Defterinden çok cici mutfak önlüğü ve dahası, 
3) Bir Kafadan Her Sestende çok şık hediyeler,
4) Modalizadan Marc Jacobs çanta,
5) Özden beyden harika bi minyatür,
6)Rococosh dan çok şık bir saat,

sizin olsun istiyorsanız linklere tıklayın ;)

Sevgiler..

20 Aralık 2011 Salı

Konya Gezisi - Şeb-i Aruz

Selammm... Başlıktanda anlayacağınız gibi haftasonu Mevlana'nın 738. Vuslat Yıldönümü Anma Töreni yani Şeb-i Aruz için Konyadaydık :) Çok keyifli bir haftasonu geçirdik diyebilirim. Mevlana'yı anlamaya çalışmak, onun yaşadığı yerleri ziyaret etmek inanılmaz iyi geliyor insana. Bazen hayatın telaşına öyle bir düşüyoruz ki, durup düşünmeye fırsat olmuyor nereye gidiyoruz, amacımız ne bu hayatta diye.. Bu gezi sayesinde farkındalığımızın biraz daha arttığını düşünüyorum.
Öncelikle Konya'dan bahsedecek olursam, kültürüne sahip çıkmış ve korumuş bir şehir Konya. Ülkemizde bu tarz şeyleri hala yaşatabiliyor olmamız beni çok sevindirdi, umarım bu kutlamalar her yıl düzenli olarak bu coşku ile tekrarlanır.
Konya'da hala birçok yapı tarihi bir iz taşıyor. Yukarıdaki valilik binası da bunlardan biri. Bazı devlet daireleri, bankalar bu tarihi binaları çok güzel restore ettirip şehre kazandırmışlar. Şehir merkezinde ziyaret edilecek oldukça fazla yer var ama en çok talep gören tabiki Mevlana Türbesi ve Müzesi.
Mevlana Türbesinin içi de dışı gibi kalabalık ve hayır duaları eden insanlarla dolu idi. Umarım hepimizin duaları kabul olur. İçeride fotoğraf çekmek yasaktı, o nedenle ancak anlatabilirim sanırım o havayı. Onca kalabalığa rağmen mis gibi bir koku vardı türbe içerisinde ve yeşilin hakim olduğu türbede Mevlana ve ogulları yanyana idi, Mevlana felsefesine uygun olarak gösterişten uzak bir türbe. Türbe ile aynı bahçede bulunan Mevlana Müzesinde (Mevlevihane) çok güzel canlandırmalar ziyarete açılmıştı. Küçücük odalarda nasıl yaşadıklarını anlamak bizim için oldukça zor, çünkü şimdilerde 2+1, 3+1 evlere sığamaz haldeyiz :(
Mevlevihanenin bir duvarında yazan şu dörtlüğü özellikle eklemek istedim.  Sevgiyi paylaşmak, bilgiyi paylaşmak, heyecanı paylaşmak.. Aslında hepimiz bir mumuz sadece, birbirimizi uyandıran; sadece kendi etrafımızı aydınlatmayalımm..
Mevlana müzesinin hemen karşısında bulunan Şehitlik'te ziyaret edilecek yerler arasında Konya'da. Çok büyük değil ama gerçekten çok özenilerek yapılmış bir yer olduğu belli. Şehitlik içeirsinde mibik minyatürlerle savaş anları, 1915 lerde köy yaşantısı canlandırılmış. Konya'ya gidipte görmeden dönmemeniz gereken bi yer burası da..
Şehitlik ve Mevlana Türbesinden çıktıktan sonra, Aladdin Tepesine kadar uzanan cadde Mevlana Caddesi. Bu cadde üzerinde birçok cami, medrese görmek mümkün. Selçuklular döneminde yaptırılmış olan bu camiiler, oldukça sade ve gösterişten uzak, Osmanlı'nın şahşahası yok buralarda.
Şems-i Tebriz de dünya nimetlerinden elini ayağını çekmiş, Mevlana'nın gönül dünyasında büyük değişiklikler yapmış kuvvetli bir alimdir. Gerçi  Elif Şafak'ın yazdığı Aşk adlı kitaptanda bilenleriniz vardır mutlaka. Mevlana'nın Şems için söylediği kayıt edilen bir paragraf şöyledir;
"Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz." Şems'in türbesinden bir kare sizin için (orada yasak yoktu)
Türbeler, camiiler kısmı epey uzun oldu sanırım. Gezilmesi gereken Karatay Medresesi (Müze) ve İnceminare Müzeleri var. Bu müzelerde Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait tarihi eserler, çiniler, taş oymalar görmek mümkün. Küçk bir kolajı ekleyiverdim ;)
Sanırım epey uzun yazdım, bol fotoğraf eklemeye çalıştım. Şeb-i Aruz Tören fotoğraflarını ve Konya'da neler yedik kısmını bir sonraki posta saklıyorum. Takipte kalın ;)

16 Aralık 2011 Cuma

Kitap İsteyen Var Mı ?

Selam.. Bugün Cuma, haftanın son günü. Güzel bir haftasonu diliyorum herkese ;)
Bu güzel günde bir haberim var sizlere.. Eşimde bende kitap okumayı çok seviyoruz, bir odamızın duvarı tamamen kitaplıkla kaplı, ee yeni çıkanları da almak istiyoruz sürekli, dolayısıyla artık kitaplığa sığamaz olduk.. Bende daha önceden okuduğumuz kitaplardan blog arkadaşlarıma verebileceğimi söyledim kendisine, bu fikir paylaşımcı kocamın hoşuna gitti ve sizin için ayırdığımız birkaç kitabı buradan vermek istiyoruz.. Öyle çok şartlar içeren bir çekiliş değil, sadece kargo parasını ödemenizi rica ediyoruz o kadar.. (Aras Kargo ile gönderebiliriz.) Kargo parası fiyatına sizin olacak 13 kitap şöyle;

1) John Steinbeck - Bitmeyen Kavga (In Dubıous Battle)
2) Audrey Niffenegger - Zaman Yolcusunun Karısı ( The Time Traveler's Wife)
3) Kostas Mourselas - Kızıla Boyalı Saçlar (Red Dyed Hair)
4) Mitch Albom - Cennette Karşılaşacağınız Beş Kişi (The Five People You Meet in Heaven)
5) Cornelia Funke - Mürekkep Yürek (Inkheart)
6) Lauren Weisberger - Üç Kadın Üç Pırlanta (Chasing Harry Winston)
7) İnci Aral - Taş ve Ten
8) Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk
9) Erdal Sarızeybek - Son Harekat Kod Adı : Yahuda
10) Osman Pamukoğlu - Unutulanlar Dışında Yeni Birşey Yok
11) Cezmi Ersöz - Hayallerini Yak Evi Isıt
12) Cezmi Ersöz - Şizofren Aşka Mektup
13) Cezmi Ersöz - Kırk Yılda Bir Gibisin

Bu kitapları istiyorsanız bu posta yorum bırakmanız yeterli, çekiliş günü de 30 Aralık olsun.. Bol şans :)

Mutlu Haftasonları..

Kazananı görmek için tık tık ;)

12 Aralık 2011 Pazartesi

Barcelona Gezi Yazılarım Başladı :)

Merhabalar.. Gezi yazılarına epey ara vermişim, Barcelona'yı anlatmadan olmaz değil mi ;) 
"Barcelona harika bir şehirdir paran varsa, Barcelona harika bir şehirdir paran yoksa" bu gerçekten de doğru bulduğum ve çok beğendiğim bir İspanyol atasözü :) 
Madrid'den otobüs ile Barcelona'ya geçtiğimiz için ilk durağımız Nord Otobüs&Tren Garı oluyor.. [Belki bilmek isteyen olursa diye ekliyeyim, Barcelona-Madrid arası, gece otobüs yolculuğu yaptık ve biletlerimizi İspanyada lokal bir firma olan Alsa'dan aldık, herhangi bir sorun yaşamadık, otobüslerde gayet rahattı, bilginize ;)] Barcelona Nord istasyonundan çıktıktan sonra bizi Arc de Triomf karşıladı.. Zafer Takı anlamına gelen bu kapı kırmızı tuğlalardan yapılmış, üzerinde çeşitli heykellerin yer aldığı İspanya da ilk defa 1888 yılında düzenlenen evrensel serginin giriş kapısı olarak inşaa edilmiş..  Parc de la Ciutadella'ya açılan bu kapı arkasında etrafında ağaçlar olan uzun bir yol var. Sabah saatinde yürüyüş, koşu gibi aktiviteler için süper bir yer burası :)
Bu parkın sonunda inanılmaz derecede büyük olan bir zoo var.. Aslında biz Zoo de Barcelona 'ya başka bir gün gittik ama bu kadar yakınına gelmişken unutmadan eklemek istedim.. Hayatımda ilk defa bir hayvanat bahçesinden içeri girdim. Birbirinden ilginç, büyük ve de hiç duymadığım hayvanları görme şansı yakaladım. :) Buraya 1 gününüzü ayırsanız iyi olur, biz 5 saatte gezmişiz, oturduğumuzda anladık yorulduğumuzu..

Barcelona hayvanat bahçesinin en güzel yanı, hayvanların kafeslerde tutulmuyor oluşu.. Hepsi için özel yaşam ortamları hazırlanmış, ziyaretçilerle araya hendekler açılmış, yapay dere oluşturulmuş.. Yani karşıdan izleyebiliyorsunuz rahatlıkla.. Ayı, aslan, kaplan, goril hep bu şekilde yaşıyor.. Gerçekten çok ciddi bir yatırım yapılmış bu konuya, o yüzden giriş ücreti biraz pahalı gibi ama içeriye girince buna değer diyor insan.. ben çok beğendim ;)
En vahşisinden en narinine kadar yüzlerce hayvanı bir arada görmek, bu kadar yakın olabilmek gerçekten heyecan verici bir deneyim oldu benim için..

Bana göre zoo nun en ilginç hayvanlarından biri, aşağıda resmini eklediğim, ömrü hayatımda tabiki ilk defa gördüğüm ve hatta varlığından haberdar olduğum Anteater adındaki karınca yiyen hayvan.. Kendisi o kadar hareketli ki, kafesle sınırlandırmak zorunda kalmışlar özgürlüğünü.. Sürekli dolaşıp toprakta karınca arıyor sanırım ;)
Yukarıda Zafer Kapısından girişinden bahsettiğim Parc de la Ciutadella'nın Zoo tarafından bakış açısını da aşağıda görebilirsiniz.. Barcelona'ya giderseniz bu parkta boydan boya yürüyüş yapmanızı ve Zoo'yu mutlaka gezmenizi tavsiye ederim.. Limandaki Akvaryumdan bile ilginç bulabilirsiniz ;)

Barcelona gezi yazılarım devam edecek, takipte kalın lütfen ;)

9 Aralık 2011 Cuma

Hakkımdaki 7 Gerçek!

Sevgili Hayat Melodisi beni mimlemiş :) Çok teşekkür ediyorum kendisine ve başlıyorummm ;

1. Haziran doğumluyum, birçok yönümle tam ikizler burcuyum :) ama arada başka burçlardan da rol çaldığım oluyor sanırım.. iletişimi, paylaşmayı çok severim.. genelde insanlarla çabuk kaynaşırım, uyumlu bi insanım söylemesi ayıp  ;)

2. Gezmeye, yeni yerler keşfetmeye bayılırım.. Yurtiçi yurt dışı farketmez :) "Eşimin şuraya gidelim mi?" tarzı sorularına hiç olumsuz cevap vermedim henüzz ;)

3. Fazla iştahlıyım sanırım.. Yemek benim için bir zevk denilebilir, kebap yemek için bir haftasonu Adana'ya, baklava için Antep'e uçabilirim :) tabii işin içinde gezmekte var ama yemeklere de dayanamam.. eee hali ile biraz balık etliyim diyebilirim ;)

4. Yemek demişken, bitter çikolata favorimdir.. aslında çikolatalı herşeyi çok severim, pasta, browni kek, sufle, dondurma.. ahh bayılıyorum hepsine ;)

5. Renkli şeyleri severim, özellikle canlı olanlar.. Kırmızı ve mor favorim.. Birşey alırken elim mutlaka bu iki renge gider ;)

6. Birbirinden çok sevdiğim 2 minik yeğenim var.. gerçi biri 12 yaşında ama olsun benim gözümde minik hala.. Küçük yaşta teyze oldum, şanslıyım :) ailemi çok seviyorummm..

7. Ağır topları sona doğru sakladım sanırım. Hayatımdaki en güzel gerçeklerden biri eşim, onunla evli olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.. Umarım bu hissim yıllar geçtikçe daha da artar artar artar artar vee de artarrrr :)

Şimdi bu mimi kimlere yolluyorum.. Baktım da birçok kişiye gönderilmiş ya da yapılmış ama yapmayan birine denk gelirim sanırım ;) Bu mimi sevgilerimle birlikte; cafe nohut, cemre'nin mutfağı, fikir projeleri, minik kelebek fısıldıyor, sihirli günce, erguvan vakti, sarı mutfak-hande bloglarına gönderiyorumm.. Çiçeklerimi de kabul edin lütfen ;)

8 Aralık 2011 Perşembe

2012 Yılbaşı Gecesinde Ne Yapmalı ??

Selam.. Yılbaşı yaklaşıyor, sayılı gün çabuk geçer der annem.. Sanırım göz açıp kapayıncaya kadar 2012 ye ulaşmış olacağız :) Geçen yıl sonunda yılbaşı gecesi için epey araştırmalarım olmuştu. Ama yine de son anda tesadüfen öğrendiğimiz bir organizasyona katılmıştık ve inanılmaz eğlenmiştik :) Bu yıl için ne araştırma yapmaya vakit bulabildik ne de ne yapacağımıza karar verebildik.. Sanırım tamamen tesadüf olarak ilerleyecek.. Değişik önerileri olan varsa ya da eğlenceli bir organizasyondan haberdar iseniz  paylaşın lütfen ;)
Belkide evde geçirmek de fena olmaz diye düşünürken bu fotoları gördüm ve hayran kaldım diyebilirim, sizinle de hemen paylaşayım dedim ;)

6 Aralık 2011 Salı

Hayat Paylaştıkça Güzel

Yeni yıl yaklaştıkça bloglarda bir hediye yağmuru var, ne güzel :) katıldığım çekilişlerin hiç birini ben kazanmadım henüz, ama olsun yeni yıl belki bana uğurlu gelir ne dersiniz ;) işte katıldığım bazı hediye çekilişleri, belki sizde katılmak istersiniz? Hadi bol şans hepimize ;)

1) Dark Blue Kitty de bize mis gibi bir koku armağan ediyor.. Burberry kullananlar kaçırmasın!

2) Yağmur'un Modası da 300. izleyici şerefine harika bir paket hazırlamış, ben ojelere bayıldım :)

3) Make Up Parfume blogundan birbirinden güzel hediyeleri kazanmak için tık tık..

4) Ve yine Make Up Parfume blogundan hoş bir hediye var bizim için..  http:www.onlineeczanem.com ve makeuparfume.blogspot.com işbirliğiyle VİCHY TANIŞMA SERİSİ Ürünleri hediye kampanyası başlamıştır.. sizde katılmak ve şansınızı denemek isterseniz çekilişe katılın :)

5) Deniz hanımın birbirinden hoş yeni yıl hediyelerine ulaşmak için tıklayınızzz :)

5 Aralık 2011 Pazartesi

Kremasız Mantar Çorbası

Selamlar.. Biliyorsunuz bu blogda çok fazla yemek tarifi yok. Hem öğreniyor, hem deniyor, tadıyor ve arada sırada da beğendiklerimi sizlerle paylaşıyorum.. Kremasız Mantar Çorbası da bunlardan biri olacak şimdi. Eşim de bende mantarı çok seviyoruz ama kremalı mantar çorbasının tadı hep ağır gelmiştir bana, o yüzden pek tercih etmiyordum, taa ki kremasız olarak kendim yapıncaya kadar.. Biz tadını çok sevdik, bakalım siz beğenecekmisiniz ;) 


Malzemeler


- 250 gr kadar mantar
- 1 soğan
- 1 kaşık tereyağ
- 2 yemek kaşığı un
- 2 su bardağı sıcak su (ben içine 1/4 kadar et bulyon koydum)
- 1 su bardağı kadar süt (ılık)


Öncelikle mantarları ince ince doğruyoruz ve kararmasın diye limonlu suda bekletiyoruz. Hemen arkasından küp küp doğradığımız soğanları tereyağ ile birlikte kavuruyoruz.. Soğanlar şeffaflaşınca doğradığımız mantarları da ilave ediyoruz ve kavurmaya devam ediyoruz. Mantarlar küçülüyor ve suyunu çekiyor. Hemen 2 kaşık unumuzu ilave ediyoruz. Mantarlar ile unu karıştırdıktan sonra sıcak suyumuzu ilave ediyoruz ve kaynamaya bırakıyoruz. İyice kaynadıktan sonra sütü ilave ediyoruz ve sütle birlikte bir kez daha kaynamasını bekliyoruz. Tuz ve birazda karabiber ilave ediyoruz.. Vee çorbamız hazır :) Üzerini karabiber ve dereotu ile süsleyerek ikram ediyoruz.. Afiyet olsun şimdiden..

Bir MİM Daha :)

Sevgili Tubitoşum beni mimlemiş :) Blogumuzla ilgili bilgiler veriyoruz bu mimde..

    1. Blogunuzu tüm eş, dost ve çevrenize söylediniz mi?

Yakın arkadaşlarım ve ailem biliyor sadece.. Yüzümü göstermediğim için de beni tanıyan olurmu bilmiyorum, o yüzden tesadüfen bulunma ihtimalimi de düşük görüyorum ;)

    2. Blogunuzu ileride çocuklarınıza gösterecek misiniz?
Tabiki çok isterim.. Şimdiden benden bir parça oldu sanki burası :) Onlar hakkında da birşeyler yazmak isterim sanırım, Allah kısmet ettiğinde ;)

     3. Blogunuzu eşiniz/ sevgiliniz biliyor mu?

Aksi düşünülemez bile.. Her konuda olduğu gibi eşim destek oldu bana blog açmam konusunda.. Üstelik muhteşem fotolar çekerek bloguma katkısı da büyük :) [Canım kocam benim teşekkür ederim ;)]

Şimdi ben kimlere gönderiyorum bu mim'i? Takipçisi olduğum tüm bloggerlara ve blog dünyasına yeni katılan Minik kelebeğimiz Alara'nın annesinin bloguna minik kelebek fısıldıyor gönderiyorummm :)
Sevgiler...

1 Aralık 2011 Perşembe

Bloggerlar birkaç dakikanızı ayırır mısınız ?

Merhabalar.. Sevgili Tubitoş'un başına gelen hatta bir çok bloggerın başına geldiğini sonradan öğrendiğimiz bir olaydan bahsetmek istiyorum.. Birbirimizi uyaralım ki, bu şekilde dolandırılmayalım değil mi arkadaşlar.. Bir kadın (gerçi kadın olduğundan da emin değiliz ama) mailler atıp, "blogunuzu severek takip ediyorum, sizi çok seviyorum, fakirim, giymediğiniz kıyafetlerinizi bana gönderebilirmisiniz" şeklinde talepleri oluyormuş. Ve sonra bilin bakalım ne oluyor ? GG de satan bile varmış, inanabiliyormusunuz.. O yüzden bu tarz talepler geldiğinde iyice araştırın derim.. 2 dakikanızı ayırarak Tubitoş'un yazısını da mutlaka okumanızı tavsiye ederim..