Yemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2012 Pazar

Dr.Oetker-Truffe

Selam.. uzun aralar vermeye başladım her ne kadar istemesem de :( bu yoğunluğun arasında unutulmaması gereken anlarda var biliyorum, biraz zor yetişsem de anı yakalamaya bi yanından tutmaya çalışıyorum.. İşte bu kapsamda geçen hafta sevgili eşim için yaptığım nefiss truffelari paylaşmak istedim sizlerle ;) 
Aslında çok basit görünse de bu tarif epey uğraştırıyor insanı, ya da ben çooook becerikli değilim henüzz ;-P Tarif paketin üzerinde mevcut, sizin ekstra olarak almanız gereken bir paket krema var, bir de belki çikolata sos almanızda fayda var çünkü ben paketin kendi içerisinden çıkanı yetiremedim.. Truffların üzerini süslemek için istediğin şeyi kullanabilirsiniz, fındık, fıstık, pasta süsleri, herşey serbest.. Öncelikle kremayı bir tencereye boşaltıp kaynatıyoruz, ardından altını kapatıp hemen paketin içindeki toz karışımı içine ekleyip iyice çırpıyoruz. Daha sonra oda sıcaklığında soğuyuncaya kadar bekletip, derin dondurucuya koyuyoruz. 1 saat kadar beklemesi gerek.. Sonra çıkartıp toplar halinde yağlı kağıt üzerine dizmek gerek ama ben bu kısımda çok başarılı olamadım ne yazık ki, benim toplar pek yuvarlak olmadı :) 
Neyse önemli olan tadı diyerek yapmaya devam ettim ve ortaya değişik geometrik formlarda lezzetli bişiler çıktı ;) sonra tabii yine dolapta bekletiyoruz bu topcukları, bu sırada çikolata sos hazırlıyoruz.. O da paketin içinde mevcut ama siz yine de bir tane yedek alın derim ben.. Sonra buzdolabından çıkardığımız topları önce çikolata sosa batırıp sonra da istediğimiz süs malzemesinde yuvarlıyoruz.. İşte benim fıstık ve şekerleme kaplamalı geometrisi şaşmış çikolata toplarım ;)

Sonra da erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer diyerek sevdiceğimize ikram ediyoruz.. yanına mis gibi bir de demli çay, ohhh afiyet olsun şimdiden :)

Hello, last sunday is important day for me and my husband. And I made truffe for him :) Truffe is from Dr. Oetker, it looks like easy peasy but it is not.. My truffes were delicious but their shapes were not good enough..  Even so this, my husband liked very much and I was happy.. I highly recommend you try it..

15 Ocak 2012 Pazar

Misafir Soframız

Soğuk ve miskin bir Pazar gününden merhabalar :) Dışarısı buz gibi, akşam hafif kar atıştırdı ama tutmadı malesef.. Kartopu oynayabileceğimiz günlerin hayalini kuruyorum, bakalım ne zaman..
Dün akşam çok sevdiğimiz değerli misafirlerimiz vardı yemekte.. Bizde elimizden geldiğince iyi ağırlamak için çaba gösterdik. Sizin için birkaç foto ve tarif verebilirim diye düşündüm.. Hadi başlayalım ;)
Masada baş köşede eşimin aldığı nergisler, öyle güzel bir koku yaydılar ki salonumuza oda parfümleri kesinlikle yarışamazzz..
Masının  fotoğraflarını misafirlerimiz gelmeden önce çektiğimden birkaç bişey eksik tabii.. Özellikle salatayı solmasın diye en son karıştırır ve sofraya getiririm mesela. Menümüzde neler vardı? 
- Mercimek Çorbası : Bence en az rsikli çorba, eğer misafirlerinizin neyi sevdiğini çok iyi bilmiyorsanız kesin mercimek çorbası yapın derim, zira sevmeyen/yemeyen kişi sayısı çok azdır sanırım..
- Zeytinyağlı Enginarlı İç Bakla : Risk grubu biraz yüksek aslında, herkes bakla sevmeyebilir, ama ben bu riski aldım ve 10 kişilik gruptan 1 kişi çıktı yemeyen.. Fena olmadı yani sonuç ;)
- Fırında Hasanpaşa Köfte : Köfte de risk grubu çok düşük bir yemek bence. Kırmızı et sevmeyenlerin bile tercihidir köfte.. 
- Sebzeli Pilav : Hmm, başkalarını bilmiyorum ama ben bayılıyorummm :)
- Zeytinyağlı Yaprak Sarma : İşte buna kimsenin diyecek lafı yoktur herhalde, bide anne eli değmişse, süpper olur.. Annem sağolsunn :))))
- Cevizli Havuç Tarator : Köfte-pilav gibi kuru yemeklerin yanında mutlaka yoğurtlu bişey ararım ben. Sanırım herkesi kendim gibi sanıyorum ki, menüde hemen yerini aldı bu salata da..
- Mısırlı Mevsim Salata : Konserveler sağlığa zaralı mı değilmi tartışmasına girmeyeceğim ama konserve mısırı ben kaşık kaşık bile yiyebilirim. Yeşil salata da bayılıyorum kullanmaya..
- Karışık Lahana Turşusu : Bu da anne eli değmiş olanlardan, kışın çorbanın yanında olmazsa olmaz gibi bişey..
- İncir Dolması : Bu tamamen benim uydurduğum basit bişey.. Aslında başka yapanlar mutlaka vardır. Çok lezzetli acayip enerji verici, hele bir de incir Aydındansa hmmmm ;)
- Final yine annemden şerbetli bir tatlı.. Cevizli burma derler ama her yörede farklı olabilir adı..

Annemlerle aramızda 1 saatlik yol var, bazen daha yakın otursaydık keşke diyorum ama hemen arkasından o zaman hiç yemek yapmayı öğrenemezdim sanırım diyorum ;) Annemi arayıp .... abiler bize yemeğe gelecekler epeydir görüşmüyorsunuz, sizde gelin babamla dediğimde annem önce tamam, bi babanla konuşalım dedi. Biraz sonra beni arayıp tamam biz geliyoruz, ben yaprak sarma, tatlı felan yaparım sen gerisine yoğunlaş dedi.. Acil servis gibiler hemencik, annelerin hakkı ödenmez wallai :) Ama benimkisi bir başka, evlenmeden önce hiç yemek yapamayı bilmeyişim de bu yüzdende sanırım, meyvemiz bile önümüze hazır gelirdi..
İşte menüden anne eli değenler, bir de tatlı var ama onun fotoğrafını çekmeyi unutmuşum..
Gelelim benim elim değenlere ;)
Ana yemekte pilavda, hasan paşa köfte de utandırmadı beni, epey lezzetliydi :) Tariflerini vereceğim yakında. Havuç taratora ise bayıldılar, daha önce cevizlisini yememmişler hiç.. Allahım iyiki yemek blogları var dedim içimden ;) veee Aydından gelen incirlerimizden yaptağım aparetifte çok ilgi gördü, ee malzeme güzel bi kere fazla söze ne gerek ;)
Yemekten sonra 3 demlik çay demledim, sohbet muhabbet o kadar güzeldi yani ;) Çay - çerez derken 12 de gitti misafirlerimiz.. Bizde 4 de yatabildik ancak, o yüzden bugün tembellik günümüz olarak ilan ettik eşimle, şimdi kahve içip film izlicez.. İşte böyle, keyifli bi haftasonu oldu, bir önceki postta güzel haftasonu dilekleriniz için çooook teşekkür ederim. Şimdi enerji depolayalım, bugünü değerlendirelim bakalım, malum yarın Pazartesi..
Hepinize iyi Pazarlar ve de iyi haftalar şimdideeeeenn :)

5 Aralık 2011 Pazartesi

Kremasız Mantar Çorbası

Selamlar.. Biliyorsunuz bu blogda çok fazla yemek tarifi yok. Hem öğreniyor, hem deniyor, tadıyor ve arada sırada da beğendiklerimi sizlerle paylaşıyorum.. Kremasız Mantar Çorbası da bunlardan biri olacak şimdi. Eşim de bende mantarı çok seviyoruz ama kremalı mantar çorbasının tadı hep ağır gelmiştir bana, o yüzden pek tercih etmiyordum, taa ki kremasız olarak kendim yapıncaya kadar.. Biz tadını çok sevdik, bakalım siz beğenecekmisiniz ;) 


Malzemeler


- 250 gr kadar mantar
- 1 soğan
- 1 kaşık tereyağ
- 2 yemek kaşığı un
- 2 su bardağı sıcak su (ben içine 1/4 kadar et bulyon koydum)
- 1 su bardağı kadar süt (ılık)


Öncelikle mantarları ince ince doğruyoruz ve kararmasın diye limonlu suda bekletiyoruz. Hemen arkasından küp küp doğradığımız soğanları tereyağ ile birlikte kavuruyoruz.. Soğanlar şeffaflaşınca doğradığımız mantarları da ilave ediyoruz ve kavurmaya devam ediyoruz. Mantarlar küçülüyor ve suyunu çekiyor. Hemen 2 kaşık unumuzu ilave ediyoruz. Mantarlar ile unu karıştırdıktan sonra sıcak suyumuzu ilave ediyoruz ve kaynamaya bırakıyoruz. İyice kaynadıktan sonra sütü ilave ediyoruz ve sütle birlikte bir kez daha kaynamasını bekliyoruz. Tuz ve birazda karabiber ilave ediyoruz.. Vee çorbamız hazır :) Üzerini karabiber ve dereotu ile süsleyerek ikram ediyoruz.. Afiyet olsun şimdiden..

7 Ekim 2011 Cuma

Patates Pastası

Alaranın doğumgünü için yaptığım ve herkesin beğendiğini söylediği patates pastamın tarifini vermek isterim müsadenizle ;) Hem basit, hem doyurucu hem de şık bişey bence..
Malzemelerimiz:
  •  9-10 adet orta boy patates (kalıbınızın büyüklüğüne göre bu miktar değişebilir)
  •  3 havuç
  •  3 taze soğan
  •  1/3 demet maydanoz
  •  1/3 demet dereotu
  •  kırmızı pancar turşusu
  •  yoğurt (süzme de olabilir) sarımsaklı/sarımsaksız
  •  isteğe bağlı olarak mayonez
  •  mısır + kornişon turşu
  •  biberiye 
Öncelikle pataeslerimiz haşlıyoruz. Bu sırada rendelediğimiz havuçları az yağ ile yumuşayıncaya kadar kavuruyoruz. (Ben her kat için 3 patates kullandım) Haşlanan patatesleri 3 erli gruplar halinde rendeliyoruz. 1.kat için ilk 3 patates rendesini kavurduğumuz havuç ile karıştırıyoruz ve birazda tuz ilave ediyoruz. [Kalıba streç film tarzında birşey koymanızda fayda var, çıkarması çok kolay oluyor sonra :)] İlk katı kalıba güzelce yerleştirtikten sonra, 2.katı çıkmaya geliyor sıra.. Bu kata da, minik minik doğradığımız taze soğanları, dereotu ve maydanozu ekliyoruz, yine biraz tuz ilave etmekte fayda var.. İsteğe göre bu kata biberiye de ekleyebilirsiniz (ben ekledim), size kalmış ;)  Bu karışımı da turuncu katımızın üzerine güzelce seriyoruz.. Sıra geldi son kata.. Geriye kalan 3 patates rendemizin içine rendelediğimiz kırmızı pancarlarımızı ekliyoruz. (Kırmızı pancarı isterseniz kendiniz haşlayıp da patates gibi rendeleyebilirsiniz. Benim gibi turşusunu kullanacaksanız, biraz suda bekletmekte fayda olabilir, zira çok tuzlu hazır konserveler) Kırmızı pancarın rengini vermesiyle de kırmızı katımız oluşuyor :) Bu katıda güzelce kalıba yerleştiriyoruz ve üzerini de streç kaplayarak buzdolabında 2-2,5 saat kadar bekletiyoruz.

Üzeri için sarımsaklı ya da sarımsaksız yoğurt hazırlayabilirsiniz. İçerisinde taze soğan olduğundan ben sarımsak kullanmamayı tercih ettim, ama sarımsaklı da güzel olabilir, size kalmış ;) Buzdolabında dinlenen patates pastamızı kek kalıbından güzelce çıkartıyoruz. Üzerini yoğurt ve mayonez karışımı ile kapladıktan sonra kornişon turşu ve mısır ile süslüyoruz. Daha sonra afiyetle yiyoruz :)
Bu pasta için ben baton kek kalıbını kullandım, bu nedenle kesmek ve servis yapmak çok rahat oldu, size de tavsiye ederim.. Özellikle dilimlendiğindeki görüntüsü çok hoştu, turuncu,yeşikl ve kırmızı beyazla güzel bir uyum yakalamıştı. O kalabalıkta bu görüntüyü fotograflamak aklımıza gelmedi ne yazık ki.. Ama ben bu pastayı çok sevdim ve bi daha yapıcam, o zaman bol bol foto çekerek telafi ederim umarım ;)

Herkese süpper bir haftasonu diliyorum :) İyi Cumalar..

5 Ekim 2011 Çarşamba

Minik Kelebeğimiz 1 Yaşında :)

Selamlar.. yorum olayını evden halletmeye çalışıyorum, fikir veren yardımcı olmaya çalışan herkese çok teşekkür ederim arkadaşlar :)Haftasonu, minik kelebeğimiz Alara'mızın 1.yaş gününü kutladık.. Daha dün gibi aklımda, çok sevdiğim arkadaşım Didem'in hamilelik halleri, doğum yapması vs.. Şimdi Alara'mız 1 yaşında, koskocaman kız oldu maşallah :) Annesi fotoğraflarını koymama izin vermedi ne yazık ki, nazar değer diye korkuyor sanırım, o kadar tatlı ve güzel bir bebek ki, bu korkusunda haklı Didemcim.. O yüzden bu güzel günden yemek masasından birkaç foto ile birkaç tarif vermekle yetineceğim..
Masadaki herşey ev yapımı doğal olarak, Didemcim epey uğraşmış.. Bizim de ufak tefek katkılarımız oldu tabii, onların tarifini de vereceğim elbette ;) Öncelikle doğumgünü pastası harikaydı, 3 ayrı kek yapmış bunun için Didem ve arasında nefiss kestane parçacıkları vardı. 1 şablonunu da kendisi yapmış.. Hevesle ve azimle yapılan herşey çok güzeldi.. Butik kurabiyeleri internet aracılığı keşfetti ve tabii Hülya hanımın verdiği küçük tüyolarla harika şeyler ortaya çıkarmış gerçektende ;)
Günün değişik lezzetlerinden biri de bu un kurabiyesi görünümündeki portakallı lorlu kurabiye idi.. Ben ilk defa duydum ve yedim, bu nedenle hemen tarifini de aldım, sizinle de paylaşacağım ;)
Portakallı Lorlu Kurabiye

- 250 gr tereyağ/margarin (oda sıcaklığında)
- 1 çay bardağı zeytinyağ (ajda bardak büyüklüğü)
- 1 çay bardağı yoğurt (ajda bardak büyüklüğü)
- 1 çay bardağı şeker (ajda bardak büyüklüğü)
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
Aldığı kadar un

İçi için;

- 4 portakalın kabuğu
- 1 su bardağı şeker
- 250 gr tuzsuz lor

Yapılışı;

Öncelikle 4 portakalın kabuklarını minik küpler halinde doğruyoruz. Bu kabukları her seferinde suyunu değiştirerek 3 kez kaynatıyoruz(acı tadın iyice çıkması için). Daha sonra 1 su bardağı şeker ilave ederek suyunu çekinceye kadar kaynatıyoruz. Portakal kabukları soğuyunca içine 250 gr tuzsuz lor ekleyip karıştırıyoruz.

Hamuru için, bütün malzemeler sırası ile karıştırılır ve margarin iyice elimizde yumuşayıncaya kadar yoğurulur. Yavaş yavaş un ilave edilerek, kulak memesi kıvamına gelinceye kadar yoğurma işlemi devam eder. Küçük parçacıklar halinde alınan hamurun ortasına soğuyan iç malzemeden konulur ve poğaça gibi kapatılır. Üstüne herhangi birşey sürülmeyen kurabiyelerimiz, 175º de önceden ısıtılmış fırına verilir. Üzerleri pembeleşinceye kadar pişirilir ve çıkarınca bolca pudra şekeri serpilerek süslenir.. Ve afiyetle yenir :) Ben çok beğendim, değişik bir tat olmuşş..

Eee sıra geldi benim yaptıklarıma, daha amatörce şeyler ama tatları beğenildi neyseki ;) Çeşnili tuzlu kurabiyeler(fesleğenli-pul biberli) ve patates pastası bana ait olanlar.. Özellikle patates pastam tuttu sanırım, eve misafir geldiğinde bir kez daha yapmak istiyorum, hemen birilerini çağırmam gerek ;))))

Patates pastamın tarifini daha sonra vereyim en iyisi, hatta bir dahaki sefer yaptığımda dilimlenmiş halini de fotoğraflayayım da renk renk katları da görünsün değil mi ama ;)

Effet minik kelebeğimiz Alara'mız 1 yaşında.. Ona uzun ve de sağlıklı bir hayat diliyorum.. Yüzü hep gülsün, huzurlu ve hep çok mutlu olsun, şanslı olsun inşallah :) [Bu dileklerim tüm çocuklar için geçerli aslında ;)]

5 Ağustos 2011 Cuma

Pazar Kahvaltısı..

Geçen Pazar evimizde minik bir kahvaltı daveti vardı. Minik diyorum çünkü sevdiğim bir arkadaşım, onun eşi ve prenses kızları geldiler.. Eşlerimiz de tanışmış oldu böylelikle ;) İşte bu samimi ve keyifli günden birkaç şey paylaşmak istiyorum sizlerle.. Öncelikle, masadan genel bir görüntü vermek isterim.. Misafirler gelmeden herşey yetişsin diye, arı gibi çalıştık eşimle.. Hala misafir ağırlama konusu büyük telaş bizim evde, alışamadım sanırım daha ;)

Blog dünyasının çok katkısı var bu konularda bana.. Sofra düzeni olsun, kahvaltık çeşitleri, sunum şekli, birçok şey öğrendim bloglar sayesinde.. Elimden geldiğince kendi sofralarıma uygulamaya çalışıyorum ama daha çok yolum var kat etmem gereken biliyorum ;)

Mesela Hünerli Bayanlar Müge hanımın çeşnili zeytinyağı, haftasonu kahvaltıları için favorimiz oldu bizim.. Misafirlerimizden de olumlu yorumlar aldık.. Fırında yaptığım omlette bir blogdan görmüş yazmıştım bir kenara ama orjinal tarifine pek uygun yapmıyorum ben o yüzden sanırım onun tarifini verebilirim;

Fırında Sebzeli Omlet

Malzemeleri kişi sayısına göre kendiniz belirleyebilirsiniz.. Ben 4 kişi için hazırladığımdan ona göre bilgi vereceğim..

- 2 adet orta boy patates
- 3 adet kırmızı biber
- 3-4 adet yeşil biber
- 3 adet yumurta
- 1 su bardağına yakın süt
- konserve mısır
- rendelenmiş kaşar peyniri
- tuz, karabiber
(orjinal tarifinde siyah zeytin de vardı, talebe göre eklenebilir sanırım)
(orjinal tarifte haşlanmış patates vardı)

Yapılışı:
Patatesleri minik küpler halinde doğrayıp, az yağda kızartıyoruz. (ben bu işlemi actifryda yapıyorum, minimum yağ ile, çok hafif oluyor gerçekten) Minik minik doğradığımız biberleri de tavada az yağ ile kavurmaya başlıyoruz, üzerine hafif kızarmış olan patatesleri de ekliyoruz. En son konserve mısırlar giriyor tavaya.. Biberler piştiğinde tavamızın altını kapatıyoruz ve borcam kabımıza alıyoruz karışımı.. Yumurta ve sütü, tuz, karabiber ekleyerek iyice çırpıyoruz başka bir kapta ve karışımı sebzelerimizin üzerine döküyoruz. Üzerini tamamen kapatacak şekilde kaşar peynirimizi de serpiştirip fırına veriyoruz, üzeri nar gibi kızarana kadar pişiriyoruz.. İşte bu kadar kolay ve inanılmaz lezzetli :) Afiyet olsun şimdiden..

Resimde olmayan sodalı böreğim var bir de.. Çikolata soslu baton kek ile onun tarifini de başka bi zaman veririm artık ;) Böyle uzun haftasonu kahvaltılarının arkasından Türk Kahvesi içmeye bayılırım.. Tabii o ritüeli de yaptık, malum bir süreliğine kahvaltı keyiflerine ara verdik..

Ve benim için günün güzel yanlarından birine geldi sıra.. Sevgili arkadaşım çok hoş ciciler almış evimize ;) Ben çok beğendim, hemen de kondurdum bir yere.. Aynı desen ve renklerde mum ve peçetesi de vardı hediye kutumuzun içinde ama onları çekmeyi unutmuşm o sırada..
Bir kaç gün sonra Tepe Home'a gittiğimizde bu şirin saksının ve tepsinin devam ürünlerinde gazeteliğini de görünce hemen attım sepete.. Hoş bir hava kattı salonumuza bu kombin ;)

Keyifli bir haftasonu yazısı ile haftaya son veriyorum.. Umarım bu haftasonumuzda en az geçenki kadar güzel geçer.. Herkese iyi haftasonları şimdiden :)

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Haftasonundan Kareler..

Haftasonu minik misafirlerimiz geldi :) Aslında minik dediğime bakmayın biri 5,5 biri 12 yaşında yeğenlerim.. İkisi de erkek olunca bilgisayar oyunuydu, bowlingdi derken birçok aktivite yapıldı.. Eeee karınlar acıktı, atıştırmalık birşeyler arandı.. Teyzeler hiç dayanamaz herhalde yeğenlerine, tabi ki onlar için hemen bir kek çırptım, sevdikleri gibi bol çikolatalısından.. Arkadaşlarımın doğumgünüm için bana hediye aldıkları tantitoni muffin kek kalıplarımı kullanmakta bugüne nasip oldu böylelikle. Bir kez daha teşekkür ederim sevgili dostlarım, gerçekten çok şirinler :) Herşey iyi güzel, bloglarda hep görüyorum ; muffin kek üzerinde renkli bonibonlar acayip hoşuma gidiyor, tabii denedim hemen ama benimkisi hayal kırıklığı oldu biraz :( Bonibonlarım eridi, kayboldu gitti.. Fırından çıktığında bonibon olduğu bile belli olmayan erimiş bişeyler vardı üzerinde.. O yüzden fırına girmeden önceki hallerini çektim sadece, çıktıktan sonrası hüsran oldu benim için.. Lütfen püf noktasını söylesin biri, nasıl o bonibonlar erimeden renkli renkli duruyorlar öyle keklerin üzerinde ???
Diğer kalıpların ortası boşluk olduğundan bonibon koymamıştım neyse ki, onları böğürtlen sosu ile servis ettim, bayıldılar ;) Böğürtlen sosu tabii ki Dr.Oetker'den.. Dondurma üzerinde felan çok seviyorum ben, o yüzden dolapta bulunur hep birkaç paket..
Kek tarifim basit ama yinede yazayım istiyorum, malum çok az tarif var bu blogda ;)
Damla Çikolatalı Muffin Kek
1 su bardağı toz şeker
2 yumurta
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvıyağ
2 su bardağı un
1/2 su bardağı kakao 
1 su bardağı damla çikolata
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Üzeri için bonibon ??
* Bu ölçülerden 24 adet muffin kek çıkıyor..
Yapılışı ; Klasik kek yapma adımları aslında. Önce yumurta ve şeker iyice çırpıyoruz, ardından sıvıyağ ve sütü ekleyip devam ediyoruz çırpmaya. Unun elenmiş olması kekte daha iyi oluyor. Unu, kabartma tozunu, vanilya ve kakaoyu da ekliyoruz kaba. Çırpmaya devam.. En son damla çikolatalar ekleniyor karışıma ve kaşıkla karıştırıyoruz bu sefer, çikolatalar kırılmasın diye.. Ardından muffin kek kalıplarının yarısına kadar karışımla doldurup önceden 10 dk kadar ısıttığımız 180 derece fırında 30 dk. pişiriyoruz.. {Fırında koymadan önce benim gibi bonibon koymak isteyebilirsiniz belki ama püf noktasını mutlaka öğrenmenizi tavisye ederim ;)} Çıkardıktan sonra biraz dinlendirirseniz kekleri kalıplardan çıkarması da daha kolay oluyor..

Yanında süt ile ikram ettiğim kekler kapış kapış gitti :) Sanırım birşeyler yapmanın en güzel tarafı da bu, afiyetle yenmesi..

12 Nisan 2011 Salı

İglo ya devam..

İglo Ege Çipurası-Akdeniz Levreği denemelerini zaten yazmıştık.. Her zaman olmasa da evde hızlıca bir şey yapmak gerektiğinde dondurucuda bulunması çok iyi oluyor.. (Hatırlatma)
Yine böyle günlerden bir gün, geçtiğimiz Pazar günü, elini kaldırmaya üşenen bir ben vardı evde:) Markete bile zar-zor gittim ki, işin aslı alışveriş dediğin pazardan yapılır bence.. Taze sebze-meyve bulma ve fiyat-kalite dengesi konusunda pazarın daha iyi olduğunu düşünüyorum.. Neyse, pazar günü pazar olmasına rağmen markete gittim.. Akşama ne yesek le başlayan konuşma sonucunda; levrek ve kalamardan oluşan bir menü yaklaşık 15 dakika da hazırdı..
İglo kalamar ın sevdiğim yanı, kızartmanıza gerek yok, fırına atabiliyorsunuz, kendisi kızarıveriyor.. Lezzet konusunda "mükemmel" diyemeyeceğim, biraz hamur tadı fazla gibi geldi bana ama kötü gün dostu olduğu kesin.. Menü de patates de vardı bu arada, onu da tembelliğime son verip hallettim, yanına da birayı açınca "tembel avrat işi"nin gayet keyifli olduğunu söyleyebilirim..

11 Nisan 2011 Pazartesi

"Mutfağımda Olmalı" Bir Ürün

İnternette ilk gördüğümden beri aklım hep ondaydı.. Haftasonu yakından görme hatta deneme fırsatı buldum :) Bahsettiğim şey tabiki; Moulinex Fresh Express.. Bayıldım.. Gerçekten rendesi elde yaptığımız gibi oluyor. Üstelik çok pratik ve minicik. Mutfakta çok yer kaplamayacak, her an elinizin altında olabilecek bir ürün..
Benim gibi rende yaparken elini kaptıranlar için çok sağlıklı bir çözüm sunuyor bu minik mutfak yardimcisi.. Yeni çıktığı için fiyatı biraz yüksek malesef :( Anneler günü için bir kampanya yapmalarını umutla bekliyorum.. Mutfakta yerini hazırladım bile ;)

7 Nisan 2011 Perşembe

Pırasa Salatası

Aktif olarak yemek yapmaya başlamamın 9. ayındayım. İlk defa yemek tarifi koyacağım bloğumuza.. Salata tarifi ile hafif bir başlangıç yapayım dedim ;)
Pırasa yemeğini çok sevmem, salata içinde çiğ yemesini daha çok tercih ederim. Bu sefer salatamın ana malzemesi pırasa.. İşte tarif sizler için de geliyor..

Pırasa Salatası

- 1-2 adet pırasa
- Mor Lahana
- Sumak ekşisi, Nar ekşisi, Zeytinyağ

Malzemeler bu kadarcık :)
Pırasaları ince ince doğrayıp, tuzla bir süre yoğuruyorsunuz. Daha sonra tuzun da gitmesi için iyice yıkıyorsunuz. İçine mor lahana doğrayıp güzelce karıştırın. Zeytinyağ, biraz nar ekşisi ve sumak ekşisi ilave ediyoruz. (Biz Gaziantep gezimizde almıştık, çok lezzetliler gerçekten..)
Güzelce karıştırıp salata tabağımıza aldıktan sonra ceviz ve maydanozla süslüyoruz.
Afiyet olsun..

6 Nisan 2011 Çarşamba

İglo'yu Keşfettim :)

Epey ara vermişim yazmaya :( Bu ara işler yoğun malesef.. Tabii ev hayatımıza da yansımaları oldu, geç gitmeler, eve iş götürmeler derken mutfakta oyalanacak çok vakit kalmadı bana.. Böyle bir gün de kurtarıcım İglo oldu. Daha önce bazı bloglarda okuduğum "aman hazır balık mı olur" diyerek denemek gereği duymadığım bir ürün İglo Ege Çipurasi.
Sevgili blogdaşım, denediğini ve beğendiğini söyleyince tavrım biraz daha yumuşadı tabi. Vakit yok, acaba pratik ne yapsamki diye düşünürken akşam, kendimi dondurulmuş gıdalar reyonunda buldum markette. Paketin üzerinde 14 dakikada hazır yazıyordu, hem de paketin içinde hazır sosuyla, inanamadım.. İşte aradığım bu! hemen aldım bi tane.. Yanına da patates yaptım, Actifry'm saolsun o da 15 dakika.. Sofrayı hazırlamak, salata yapmak, derken yarım saatte leziz bir menü bizi bekliyordu. Teşekkürler İglo :) Bir ara da Akdeniz Levreğini denemeye karar verdik.. Acil durumlarda kurtarıcınız olabilecek lezzetli bir ürün, dolapta en az bi tane bulunmasında fayda var derim..

16 Mart 2011 Çarşamba

Çikolata Sevenlere Duyurulur!!

Çikolatadan vazgeçemeyen biriyim.. Nutellayı kaşık kaşık yerim, keki kakaoulu fındıklı severim, bitter çikolata favorim :) eee hal böyleyken bu ilana kayıtsız kalamadım ne yazıkki..

Kahve Dünyası benim gibiler için süper bişey yapmış; Çikolatalı Pizza. Her ay menüsüne yeni birşeyler ekleyen Kahve Dünyasının yeni buluşu çikolata ve pizza severler için birebir..
Taptaze pizza, üzerinde nefis çikolata sos, muz dilimleri ve çikolata parçaları eşliğinde dayanılmaz bir lezzete dönüşüyor. "Mutlaka denemeliyim" dedirtiyor insana ;)
Tüm Kahve Dünyası mağazalarında bulunabilir. Bu özel ürünün fiyatı ise 4,5 TL.
Yeni tatlar keşfetmek için Kahve Dünyasını takip edin!

9 Mart 2011 Çarşamba

Dünya Mutfakları

Yemek yemek bir keyif bence.. Zaten fiziksel görünüşümde bunu inkar etmiyor ;)  Bazı insanlar, yemek yemekten keyif almadıklarını, fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için yani zorunluluktan yediklerini söylüyorlar, şaşkınlıkla dinliyorum.. Yemek kadar yapmaktan, yeni birşeyler öğrenip mutfakta harekete geçmekten de çok hoşlanırım.
Gittiğimiz, gezdiğimiz yerlere özgü tatları mutlaka deneriz. Bu bağlamda, dünyanın en iyi mutfakları seçilen ve denenecekler listemde de yer alan birkaç özel mutfağı sizinle de paylaşmak istiyorum..

Fransız Mutfağı

Dünyanın bir numaralı mutfağı seçilmiş. Ancak daha öncede bahsettiğim gibi pek benim damak tadıma uygun değil yemekleri.. Zenginliği ve çeşitliliğiyle ünlü, yemek pişirmenin sanatsal yönünü ön plana çıkaran ulusal bir mutfaktır. Unlu yiyecekleri Fransız mutfağının temelini oluşturur.

27 Ocak 2011 Perşembe

Sevimli Sandviçler

Güzel bir kahvaltı, güne zinde ve keyifli başlamayı sağlıyor. Ancak bizim gibi çalışan insanların haftaiçi böyle bir lüksü olmuyor ne yazık ki. Pastaneden alınan simit,poğaça ile başlıyoruz güne.. Bazen de evden getirilen güzel sandviçlerle. İşte yemeğe kıyamayacağımız -başlı başına sanat bence- birbirinden şirin sandviçler.. Aslında yapılışları çok basit gözüküyor, sadece biraz erken kalkıp zaman ayırmalıyız sanırım ;)
Ben çiçek olanlara bayıldım :) Bu güzel fikrin sahibi İngiliz yiyecek sanatçısı Mark Northeast. Çizgi karakterler, sevimli hayvanlar şeklindeki bu sandviçler kahvaltı etmeyi sevmeyen, peynir yemeyen çocuklar için de birebir bence. Sünger Bop'u, Ben10'i, Hello Kitty'yi bayıla bayıla yiyeceklerine eminim ;)
İnsanın iştahını açan bu sandviçlerden sonra, Kahvaltı Köyü ile devam etmek istedim. Umut Sepeti blogunu severek takip ediyorum. Zeliha hanımın geçen haftasonu oğlu için hazırladığı Kahvaltı Köyü hem görsel açıdan çok güzel, hem de çok besleyici, bahsetmeden edemedim;)


Herkese şimdiden afiyet olsun.. Haftasonu yaklaştı, keyifli kahvaltılar :)

29 Aralık 2010 Çarşamba

1. Ayımız Kutlu Olsun !

Evvetttt bugün 1.ayımızı doldurduk, tam 42 yazıyla..
Nerden çıktı bu blog yazma fikri hatırlamıyorum, sanırım doğaçlama gelişti herşey. Ama iyiki var, iyiki başlamışız anlatmaya kendimizi, sevdiğimiz şeyleri.. İzleyicimiz olan, sayfamıza tıklayan, yorum yapan ya da yapmayan herkese teşekkürler, baskılarıma maruz kalan biricik blogdaşıma teşekkürler.. Ama en çokta desteğini esirgemeyen eşime en koccamanından bir teşekkür öpücüğü gönderiyorum ;)

Daha birinci ayda böyle duygulandıysam, bir yıl dolduğunda nolurum hayal edemiyorum bile.. Konuya uygun olarak, güzel kutlamalara layık pastalar ve kurabiyeler var bugün gündemimde. Hepsi birbirinden şık, güzel ve leziz görünüyor.. insan yemeye kıyamaz bunları yahu :)

Blogunu yeni keşfettiğim pasta dışında yemekleri konusunda da çok başarılı bulduğum bir isim Yasemin hanım.. Kendisinin Yasemin Mutfakta ve Özel Pastam adında iki blogu var.  Her ikisini de severek takip ediyorum. Ama bugün konumuz pastalar..  Yasemin hanım sipariş üzerine özel pastalar ve harika kurabiyeler yapıyor. Yılbaşı kurabiyelerine bayıldım.. Hemen sipariş vermek için tıklayın..



Bu harika birinci ay pastamız Pınar Butik Pasta'dan..


Çok güzel çalışmalar var. Çalışmalar diyorum çünkü üzerinde ciddi emekler var gerçekten her bir pastanın..



Bu alanda çok başarılı bir isim olduğunu düşündüğüm biri de Burçin Birdane.. Kişiye özel tasarımlar yapan Burçin hanım İstanbullu hoş ve kibar bir bayan. Daha önce kendisi ile yazışmalarım olmuştu, pastalarını direk elden teslim ettikleri için İstanbul dışına sipariş alamıyorlar ne yazıkki..


Birbirinden şirin bu tasarım pastalarla özel günlerinizde fark yaratmak için Burçin Birdane Pasta Butiğine uğrayın..

Ah ah birbirinden güzel şu pastalar şimdi burda olsalar ve afiyetle yesem.. Bozmaya kıyamayıp bu şekilde de saklayabilirim tabi.. Ellerinize sağlık ne diyeyim;)

22 Aralık 2010 Çarşamba

Aşure Zamanı

Evet, aşure zamanı geldi.. Annem çok güzel yapar, bana da komsulara dağıtmak düşerdi. Ne guzel bir işbölümüymüs aslında ;)

Evlenince iş başa düştü tabii.. Aşure tariflerine baktım, annemi aradım ve anladım ki bu iş çok meşakkatli.. Eee bir yandan da yapmak istiyorum; öyle olunca imdadıma Dr.Oetker yetişti. Harika bir buluş gerçekten, daha önce aynı markanın sütlü tatlılarından ve pudinglerinden yapmışlığım var. Ama aşurenin hazırı nasıl olur konusunda teredutlerim vardı, ancak dün itibari ile tamamen gittiler J


Annemin aşuresi kadar olmasa da çok leziz ve aşure tadında bir aşure oldu. (Bu arada ek olarak ben biraz toz karanfil kattım içine, isteğe göre eklenebilir.)
Benim gibi gözü korkanlar ve zaman bulamayanlar kesinlikle denemeli..

Bir ara da Dr.Oetker'in Zerde'sini yapmaya karar verdim, umarım onda da aynı neticeye ulaşırım..

Mirasımıza Sahip Çıkalım..

Farklı mesleklerden 5 kadının başarısı..

Meslekleri, ilgi alanları birbirinden farkli beş kadının 2007 Nisan ayında bir araya gelerek oluşturduğu bir gruptan bahsetmek istiyorum. Adı “ Meyve Mirası Çalışma Grubu”.. 

Tamemen gönüllük esasına dayanan bu grubun kurucuları; Gıda Tarihi Araştırmacısı Mary Işın, Metlaurji ve Malzeme Mühendisi kızı Esin Işın, Etnobotanik Araştırmacısı Dr. Füsun Ertuğ, Orientalist ve Alan Araştırmacısı Elisabeth Tüzün ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Neşe Bilgin adinda beş kadın.Anadolu'nun meyve zenginliğini yeniden gün yüzüne çıkarmak için yaklaşık beş yıl önce Bodrum'da başlayan çalışmalarını, Muğla yöresinde yoğunlaştırmaktalar.


Bugüne kadar aralarında, “Dilmit eriği”, “Paşa narı”, “Akkızıl üzüm”, “Tavşanböbreği zeytini”, “Helvacıkara üzümü”, “Sarımeriç inciri”, “Alaçam kara üzümü”, “Çayrek armut”, “Lop incir” ve “Sulucayrak armudu” gibi çeşitlerin bulunduğu 600 civarında meyveyi kayıt altına alan grup, bu meyvelerin yaşatılması ve üretiminin artırılması için üreticilere ve meyvelerin tanınması açısından tüketiciye de ulaşmaya çalışıyor. Bu amaçla Bodrum Cuma Pazarı'nda “Muğla Yöresinin Atadan Kalma Lezzetleri” adı altında her hafta tezgah açıyorlar. Tezgahın en önemli amacı; tüketicilere Muğla'nın tarımsal çeşitliliğini tanıtmak, farkındalık yaratarak geleneksel tarım ürünlerinin yaşatılmasını sağlamak ve yeni lezzetlerin tüketiciler tarafından keşfedilmesi ile birlikte bu meyvelerin üretimi için taleplerin artmasını sağlamak.

Gönüllü sayısı her geçen gün artan çalışma grubunun Bodrum'da bir koleksiyon bahçesi kurulması fikri için de girişimleri sürmekte.
Ülkemiz ve kadınlarımız açısından bakınca çok güzel bir girişimcilik örneği.
İlgilenenler ve daha fazlasını öğrenmek isteyenler lütfen tıklasın


10 Aralık 2010 Cuma

Trabzon Hurması



Her çeşit hurmayı çok severim. Medine hurmasini (kuru hurma) kek yapiminda da kullanmışlığım vardır, çok lezzetli oluyor.. Ama bahsetmek istediğim Trabzon Hurması. Daha önce bu hurmanın daha iri ve yumuşak olanlarından yemiştim. Onu da sevmeme rağmen yemesi biraz meşakkatli olduğu için daha az tercih ediyordum. Geçen hafta arkadaşım, bu hurmanın daha küçük boyutta ve sert olanlarından getirdi.

  
Gördüğümde bu daha olmamış diye düşündüm ancak tadına bakınca yanıldığımı anladım. Trabzon Hurması olarak bilinen turuncu-kırmızı arası rengi olan bu lezzetli meyveyi aslında yeterince tanımıyoruz. Yaygın olarak bilinen türü, büyük ve yumuşayınca yenen, hatta yumuşaklığından ötürü kaşıkla almanız gereken türüdür. Ama cok farklı türleri de var. Bunlardan bir tanesi de içinin kahverengi olmasından dolayı cikolatalı hurma diye bahsedilen, biraz daha sert, çekirdekli, kesilip yenilebilen, aynı lezzete sahip olanıdır. (ağız buruşturma gibi bir meziyeti de yok)

Gelelim faydalarına, diyeceğim; ama yazılanlara göre hurmanın el atmadığı vaka yok.. Kanser önleyici, Kalp-damar hastalıkları, bağışıklı sistemi,sindirim sistemi rahatsızlıklarında olumlu etkili, cilt güzelliği ve diyet açısından da önemli bir yere sahip.. Bol miktarda Protein, karbonhidratlar, selüloz, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, tanen, potasyum, mağnezyum, A, B1, B2, B3, C vitaminleri içeriyor.

Künye
Anavatanı: Cin
Bilinen Diger Turkce isimleri: Cennet Elması, Amme,Trabzon Hurması, Koca Yemiş.. vb
Bilinen Ing. İsimleri: Persimmon, Sharon Fruit, Kaki,




9 Aralık 2010 Perşembe

Birlikte iyi gider, Coca Cola ve Yemekler

Son zamanlarda en sempatik bulduğum reklam sloganlarından biri:)

Hepimiz çocukluğumuzdan hatırlarız bu ince belli cam şişeyi. Hala da üretimi devam etmekte, teneke kutulara rağmen.

Şimdilerde pek aram olmasa da küçükken çok severdim ben kola içmeyi. O zamanlar lüks bir içecekti, her zaman evde bulunmazdı.  Coca Cola ilk olarak eczanelerde ilaç olarak satılmaya başlanmış. Keşke şimdi de böyle lezzetli ilaçlar olsa degilmi ;) Daha sonra içeriğinde bazı şeyler değiştirilmiş ve içecek olarak popüler olmuş. İçeriği bir kağıda yazılı şekilde banka kasasında gizli tutulmakta. Kim bu kadar çok satan bir içeceğin formülünü vermek isterki..

Biraz nostalji yapalım. Coca Cola’nın ilk çıkış zamanlarındaki reklam afişleri.. ben bakarken eğlendim J


8 Aralık 2010 Çarşamba

Dukan Savaşım Başlıyor..


Dukan diyeti akınına bende katıldım . Kitabım elime ulastı ve bugünden itibaren okumaya basladım. Önce kitabı baştan sona kadar bir okuyayım diye düşünüyorum. Tabi arada uygulamalarım da olacak sanırım. Umarım üzerimde gözle görülür bir etkisi olur ;)

Peki nedir bu Dukan Diyeti? Bende yeni tanıştım kendisiyle, ama ön araştırmalarımdan öğrendiğime göre 4 fazdan oluşan bir proje sanki..



0.    Faz : Dukan Diyeti kitabını okumak.  (Bunu ben ekledimJ)

1.     Faz : ATAK
Kilo vermeyi gerçekten isteyip atağa geçmemiz gereken bir dönem diyebiliriz sanırım. Sadece protein ağırlıklı besleniyormuşuz. Aç kalmak kesinlikle yok diyor kitap, ne güzel J

2.    Faz : SEYİR
Atak evresinde verdiğimiz kilolara seviniyoruz hep birlikte ve bu motivasyonumuzu arttırıyor. Diyete devam edip daha da zayıflamak istiyoruz hedefe ulaşmak için. Proteinin yanına sebzeyi de ekleyiveriyoruz bu evrede.

3.    Faz : GÜÇLENDİRME
Ohh ne güzel kiloları vermişken, umarım bir daha geri almam endişesi taşıyoruz. İşte bunu sağlamak için verdiğimiz her 1 kilo için 10 gün güçlendirme yapıyoruz. Nasıl mı? Henüz tam bilmiyorum ama girişte yazılana göre beslenmemize meyve ve ekmek de ekleniyor. Ayrıca haftada 2 gün ödül yemeği kazanıyoruz bu fazda.

4.    Faz : KORUMA
O kadar emek veriyoruz, tüm bunlar boşa gitmesin değilmi ama.. İşte bunu sağlayabilmek için 3 katı şartı var Dukan Diyetinin. Hayatımızın geri kalanında haftada sadece 1 gün; Dukan Diyeti ATAK    fazını uygulamak, asansör kullanmamak ve günde 3 kaşık yulaf kepeği tüketmek.. Sanırım verilen kilolardan duyduğumuz hazzın yanında bunları yapmak o kadar da zor gelmez.

Dukan savaşım önce kitabı okuma fazıyla başlıyor bugün J