20 Aralık 2012 Perşembe

Okuyan, Sorgulayan, Üreten Birey

Herkese merhabalar..  İsin gucun arasinda bloguma pek vakit ayiramasam da konu birilerine yardim etmek ya da katkida bulunmak olunca dayanamiyor, araya bi yerlere sıkıştırıveriyorum..
Bu konuda sizlerinde destegine cooook ihtiyacim var sevgili blog dostlarımm..

“Okuyan, Sorgulayan, Üreten Birey” projesi kapsamında Harran’da bulunan ve kütüphanesi olmayan ilköğretim okullarına kütüphane inşa etmek amacıyla 07-15 yaş arası çocuklara hitap eden masal, hikaye, roman ve şiir ( örnekler daha da çoğaltılabilir.) kitapları topluyoruz. Oradaki öğretmenlerle epey konuşma fırsatımız oldu ve duyduklarım karşısında daha da derinden etkilendim diyebilirim. Türkiye genelinde yürütülen bu kampanya kapsamında bir sürü SBS hazırlık kitapları ve ansiklopediler ! gönderilmiş Harran'a. Gamze öğretmenin derdi ise bambaska; burada çocuklar SBS den çok uzaktalar, Türkçe'yi okulda öğreniyorlar dedi. Onun için daha çok okumaya yönelik kitaplar, öyküler, romanlara ihtiyaç duyulmakta.. Bu kapsamda, isterseniz sizlerde gerek evde çocuklarınızın daha önce okuduğu faydalandığı kitapları göndererek gerekse kitapçıdan cüzi bir miktar karşılığında alacağınız bir kaç kitabı bize göndererek bu kampanyaya katılabilirsiniz.

İletişim bilgileri, sadece kitap gönderecek olanlarla paylaşmak için buraya eklenmemiştir. Adres ayrıca bildirilecektir.

9 Kasım 2012 Cuma

Happy Postcrossing :)

Merhabalar.. Geçen hafta sevgili Günebakan Tarlalarından aldığım bir mail karşısında hem çok mutlu oldum hem de çok duygulandım. Sizleri o kadar çok özlediğimi fark ettim..
Ne yazık ki bişey oldu, yazamaz oldum. Yeni işim beni epey yordu, hala yoluna girmeyen şeyler var ama bugun yazmak istiyorum..
Kaçamak yaptığım sıralarda bloglarınızı takip etmeye çalışıyorum her ne kadar yorum yazamasam da.. hepinizi çoooook özledim dostlar J

Neyse gorusemedigimiz sıralarda neler oldu, aklıma geldikçe yazarım.. Yeni edindiğim daha doğrusu eşimle edindiğimiz (bana da kendisi aşıladı) bir hobiden bahsetmek istiyorum.
POSTCROSSING ! Belki aranizda bilenleriniz vardir. Yabancı bir internet sitesi, dunyanin dort bir yanindan uyeleri var. Çok kalabalık bir aile J  Üyelerin kısaca kendilerini anlattıkları ve adreslerinin oldugu bir profil hesaplari var.
Random olarak bir kura cekiyorsun ve baska bir ulkeden birisine postcard gonderme fırsatın oluyor.. İlk başta çok anlayamasanda; Japonyadan, Amerikadan, Finlandiyadan ve daha birçok ülkeden birbirinden hoş postakartları alamaya başlayınca bağımlılık yapıyor gerçekten J Hergun gonderdigim postakartları acaba ulaştı mı diye bakmaya başlıyor, her gittiğin şehirde değişik postakartları aramaya başlıyorsun J
Yaklasik 5 aydir, 27 postcardim sahiplerine ulasti, 25 tane de bana geldi, farkli farkli yerlerden ;)
Bana gelenlerden bazilari asagida..


Biz guzel bir kutu bulduk bir de uzerinde posta guvercini felan olan, gelen kartlarımızı orada biriktiriyoruz hatıra olarak.. Hiç tanımadığın, görmediğin insanlardan güzel dileklerin, gundelik hayattan izlerin, şarkı/şiir sözlerinin yazılı olduğu postakartları almak ne kadar ilginç degilmi?  Bizi epey sardi bu ugras, belki sizi de etkisi altına alır ne dersiniz :)
İste benim gonderdiklerimden bazilarina da sizler icin ekledim. Bi yerlerde guzel postcardlargorurseniz lutfen bana haber verin olurmu ;)

Hepinize kucak dolusu sevgiler..


8 Ağustos 2012 Çarşamba

Mercedes ve Porsche Müzelerinden..

Selamlar.. Daha onceki yazimda soz verdigim Almanya muzeler fotograflarimi sonunda yukleyebildim J
Ve hemen birkac tanesini sizinle paylasmak istiyorum.. Once Porsche’nin birbirinden şık ve bir o kadar da pahalı arabaları geliyor..


Porsche muzesinde belli yerlerde zeminde ve tavanda halkalar yapilmis. Birinin ustune bastiginizda sanki arabanin icerisindeymissiniz gibi titreme ve ses hissediyorsunuz. Değişik bir deneyim J

Mercedes müzesi Porsche müzesinden daha büyük ve gerçekten çok etkileyici.. İçerisinde sadece lüks otomobiller değil, otobüsler, kamyonetler, uçak motorları, otomobille ilgili akla gelebilecek birçok şeyi görmek mümkün.. Ben özellikle eski model bisiklet tarzi tekerlekleri olan otomobillere bayıldım :)
Ayrıca dinlenme salonunda Mercedes fanrikası üretim hattını izleyebileceğiniz bir videoda mevcut. Herkesin ilgisini çekmeyebilir belki ama bence güzel bir detay..

Bu kısa müze gezilerimden eşime payına düşenlerde aşağıdaki maket arabalar oldu :) Daha once onun bana hediye aldigi Mustang'imizin yaninda yer aldi Porsche ve Mercedes'imiz.. Boylelikle calisma odamizda mini bir model araba koleksiyonu kurmaya karar verdik..

Şimdilik bu kadar benden..
Ramazan nedeniyle değişik mutfak deneyimlerim var, ilerleyen günlerde onlari da paylasacagim sizlerle ;)
gorusmek uzere..

3 Temmuz 2012 Salı

Bu sefer Ben'den Havadisler :)

Selam herkese.. cok tembel oldugumu ve blogumu ihmal ettigimi dusunenler olabilir; ikincisi dogru ama ilki degil ;) ari gibi calisiyorum wallaiii ;) bloglarinizi ozledim arada girip bakiyorum ama hepsine yorum birakamiyorum ne yazik ki..
Bugun bir firsatini buldum iki satir yazayim dedim ;) biliyorsunuz yeni is degistirdim, eski isime gore daha zevkli daha dinamik bir is ama inanilmaz yogun geciyor gunlerim.. aksam 6 nasil oluyor anlamadim, zaten genelde de 6 da cikamaz oldum :(

Neyse bu arada neler yaptim bahsedeyim hemen.. Daha once su postumda benim de olsun dedigim rendemi kendime hediye aldimm :) artik canim istediginde cacik yapmak, havuc tarator ve supper mucver hemencik yapiveriyorum.. Sirf rendeleme isi yuzunden evlendigimizden beri sayilidir mucver yaptigim, neyse bu yaz durum degisti.. Bu arada mucver felan demisken yaza dogru kilo veren herkesin aksine ben kilo aldimm.. ama diyet icin psikolojim hic hazir degil ;-P (ne zaman hazir oldu ki sanki.)
Bu can sıkıcı konudan bir baska can sıkıcı konuya gecmek istiyorum musadenizle.. Bilenler var elbette, ben Haziran dogumlu bir İkizler burcuyum ve gecen ay itibari ile tam 30 oldum! bir bu eksikti sanki; kendimi 30 yas sendromu mu? bunalimi mi ? yoksa saskinligi mi? yani adini tam koyamadigim bir duygunun icinde buldum diyebilirim.. Bir yandan yaslandin artik metabolizman yavasladi zor kilo verirsin diyorum, bir yandan yasim geciyor cocuk mu yapmaliyim diyorum (gerci bunu benden cok annem diyor her firsatta :-P) acaba kariyer mi? bir yandan 30'a geldim şunum yok bunum yok gibi kendi kendime ic geciriyorum.. Bu sendromu basariyla atlatmis olanlardan tavsiyeler bekliyorummmmmm..

Tabii hayatta guzel seyler de olmuyor degil; yeni isim sayesinde degisik insanlar taniyip degisik yerler gorme firsatim oluyor. Ornegin gecen ay Almanya'ya (Sttutgart) yolum dustu 3 gunlugune.. İslerimi halleder halletmez gezgin biri olarak hemen sehri kesfe ciktim tabii, belki bilenler vardir Sttutgart Mercedes ve Porsche'nin ana vatani diyebiliriz. Her ikisinin de universite kampuslerini andiran, uretim fabrikasinin, muzesinin, sosyal tesislerinin oldugu harika bir semtleri var. Ucak biletim aksam epey gec oldugu icin her iki muzeyi hayran bir sekilde gezme firsatim oldu :) Bununla ilgili ayri bir post yaparim diye dusunuyorum, fotolari henuz bilgisayara atamadim.. Yolunuz duserse ve benim gibi otomobillere merakiniz varsa mutlaka ugrayin, gecmisten bugune yaratilan sanat eseri kivaminda araclari gormenizi tavsiye ederim. Caddelerde bu son model arabalari gorunce dondugunde hayal kirikligina ugruyor insan ama olsun :)
Mercedes Benz Museum
Porsche Museum

Kisa birkac bisey yazayim derken epey uzun oldu sanirim.. Firsat bulmusken icimi dokmus oldum resmen. Bu hafta izine cikiyorum, insallah dinlenmis bir sekilde donerim ve bloguma daha fazla vakit ayiririm, eskiden oldugu gibi.. bloglarinizi okumayi ve birseyler yazmayi ozledim wallai..
kendinize iyi bakın ve simdilik hoscakalin ;)

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ege'den Havadisler..

Selam herkese.. En son yazım biraz karamsar olmuş, içinde bulunduğum ruh halimden olsa gerek..
Neyse şimdilik bugünler geride kaldı, güzel bir tatil anısıyla döndüm aranıza bu defa.. Güneş, deniz ve Bodrum'dan harika bir manzara getirdim yanımda :)
Malum 1 Mayıs tatil günü idi, 30 Nisan'ı da bağlayarak Ege'ye doğru uzandık eşimle.. Keyifli birkaç gün çok iyi geldi ve sizinle de paylaşmak istedim hemen.. 
Öncelikle Muğla merkezde bulunun bu şirin kuş yuvalarından başlamak istiyorum, ben bayıldım :) çok hoş bir fikir olmuş bence, belediyeyi tebrik ediyorumm..
Ve hemen arkasından Muğla'nın birbirinden güzel ilçelerinden kareler geliyor.. Önce Fethiye-Ölüdeniz'den adrenalin patlaması yaşatan bir spordan bahsetmek istiyorum. Tüm ısrarlarıma rağmen eşimi ikna edemedim ne yazık ki yapmak için ama şansımı mutlaka bir daha deneyeceğim ;)
Belki aranızda yamaç paraşütü yapanlar vardır, yorumlarını paylaşırlarsa çok sevinirim ;) Nasıl bir duygu olduğunu çok merak ediyorum gerçekten?
Ayrıca Ölüdeniz'i çok beğendiğimi özellikle belirtmek istiyorum, 1 gün yetmedi malesef, daha uzun bir yaz tatili planlamak istiyorum tekrar gitmek için..


Sonraki durağımız Bodrum, aslında arada bir de Marmaris var ama oradan fotoğraf yok ne yazık ki, makinenin şarjı bitmişti.. Marmarise daha öncede gitmiştim, çok favorim olduğunu söyleyemeyeceğim, kendimi yurt dışında gibi hissediyorum genelde orada, tamamen turist odaklı mekanlar ve her yerde yabancılar.. Uzun soluklu bir deniz tatili için tercih etmeyebilirim sanırım.. Neyse şimdi konumuz Bodrum.. Bodrum'da gezmenin dışında yemek için mekan önerilerim de olacak sizlere..
Bodrum'da görmeniz gereken en önemli yerlerden biri Bodrum kalesi, marinaya çok yakın olan bu kale Pazartesi günleri hariç her zaman açık.. Ama biz Pazartesi gittiğimiz için giremedik içeri, dışarıdan görmekle yetindik. Kalenin her iki tarafından da yürüdüğünüzde harika bir sahil karşılıyor sizi.. Bir de Bodrum'un en güzel yanından biri de çarşıları bence, araç girmeyen, sağlı sollu dükkanların olduğu, ortada insanların rahat rahat yürüyebildiği üzerinde gölgelikler olan güzel sokaklar bana Madrid deki Arenal caddesini hatırlattı..
Bodrum kalesinden sonra görülmesi gereken yerlerden birisi de Zeki Müren'in evi bence. Tüm servetini Mehmetçik Vakfına ve TEV'e bağışlayan sanatçının evinin ziyaret gelirleri de yine bağışlanıyor..
Evi gezerken acayip keyif aldım, Bodrum'a yolunuz düşerse mutlaka gitmenizi tavsiye ederim, üstelik Pazartesileri de açık ;)
Gelelim gezimizin gurme tarafına.. Ege'ye gidipte balık yemeden dönmek olmazdı tabii, Bodrum'un yerlilerinin tavsiyesi ile çok lezzetli bir mekan keşfettik.. Sahilde, Halikarnas Sokağında Berk Balık. Balık, kalamar, karides hepsi güzel de; özellikle mezelere bayıldık :) İlk defa meze tabaklarını sonuna kadar bitirdik diyebilirim bugüne kadar ;) 
O kadar doyduk ki mezelerle, balığımızı bölüşmeye karar verdik sevdiceğimle..
Özellikle favayı ve özel soslu karidesini mutlaka denemenizi tavsiye ederim.. Yemekler dışında sahipleri de çok güleryüzlü ve sıcak insanlar, tam bir aile işletmesi. Gündüzleri çok fazla sorun olmuyormuş ama akşamları yer bulma problem olduğundan önceden masa ayırtırsanız sizin avantajınıza arkadaşlar..

Diğer lezzet durağımız sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez tatlısı "dondurma" diyarı.. Sahilde marina istikametinde epeyce yürüdüğünüzde (tam adres veremiyorum ne yazık ki) sağınızda Bitez Dondurma.. Eşimin işyerinden bir arkadaşı mutlaka gidin diye tavsiye ettiği için biz inatla aradık bulduk kendisini ;) Özellikle kanyaklı-üzümlü olan dondurmasını mutlaka denemelisiniz. Çok çeşitli, daha önce duymadığım meyvelerden yapılmış dondurmaları da mevcut, Bodrum'un sıcak havasında harika bir serinleme yöntemi dondurma.. Olsa da yesek diyorum şimdi bende fotoğraflara bakarken, upsss ;)
3 günlük tatilimizi, yazarken yeniden keyif aldım.. Yaza az kaldı, yaklaşıyor tatil zamanı ;) Bu sene plan yok, her şey doğaçlama, bakalım nerelere atacak bizi rüzgar..
Sevgiyle kalın, mutlu ve keyifli bir hafta geçirin inşallah :)

14 Nisan 2012 Cumartesi

MS ile Yaşamak..

Selam herkese.. Blogumda verdiğim aralar uzamaya başladı :( canım sıkılıyor bu duruma aslında, özledim hepinizi.. bazılarınızdan kişisel mailler aldım merak edildiğime dair, çok mutlu oldum, teşekkürlerr..
Yeni bir işe başladım biliyorsunuz, epey yoğun bir iş, tabii bir de acemi olunca daha da bir karmaşık geliyor bana herşey.. üstesinden gelicem inşallah yakında ;)
Bide araya sağlık problemleri girdi, ailemden, çok sevdiğim insanlarla ilgili.. Aslında bu konudan bahsedip bahsetmemekte kararsızdım ama yazmak istiyorum, belki benzer durumlarda olan yakınlarınız vardır, birlikte yazışır dertleşiriz arada sırada.. hem bir de belki bilmeyenler vardır, onlara da bildiklerimizi anlatırız, hayatta başlarına gelmemesini dileyerek..
Ablam MS hastası, 7 yıldır bu hastalıkla yaşıyoruz, küçük yeğenimin doğumuyla tanıştık..  MS yani Multiple Skleroz bir bağışıklık sistemi hastalığı. Beynimize giden sinirlerin dışında, miyelin adı verilen koruyucu bir kılıf varmış, işte bu hastalıkta bağışıklı sistemi bu kılıfları koruyamıyor, miyelin zarar görüyor ve o sinir hangi organımıza hitap ediyorsa o organda hissizlik ya da fonksiyon bozuklukları oluşuyor.. 
Hastalığın adı iki sözcükten oluşmakta:

  • Multipl: Bir ya da daha çok bölgede etkin olup, bir veya daha çok belirti (semptom) vermesi.
  • Skleroz: Vücudun savunma gözelerinin myelin kılıfına saldırması sonucu, bu kılıfı sertleştirerek işlevsiz duruma getirmesi


Bu skleroz sonucunda plak adı verilen doku bozukluğunun oluşması MS'i oluşturur. Hastalığın ilerlemesi ataklar ve iyileşmeler biçiminde. Hastalığın düzeyine göre bu döngü süreleri değişiklik gösteriyor. Çoğunlukla 20-40 yaş arası erişkinlerde ortaya çıkan bir hastalık. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla iki katıdır.  Her MS hastasındaki gelişmeler, belirtiler, ataklar birbirinden farklı olabiliyor. Kimisinin gözüne, kimisinin bacağına vurabilir. Hastalığın neden olduğu tam olarak bilinemediğinden tedavisi de henüz keşfedilmedi ne yazık ki :( Bilinen bir beta-interferon iğnesi var Türkiyede hastaların çoğunun kullandığı.. Ama bu iğneler de tedavi edici nitelikte değil, sadece atakların frekansını ya da şiddetini azaltmaya yönelik sanırım ama iğne de olsanız atak geçiriyorsunuz, bu çok kötü :(
Ablamın hastalığını ilk defa öğrendiğimizde ailecek şoka girmiş ve kabullenememiştik hayatı boyunca bu hastalıkla yaşamak zorunda olmasını.. Henüz çok gençti.. başka doktorlara gidildi ama sonuç değişmedi. Hepsi bununla yaşamayı öğrenmelisiniz dedi. Çünkü bu hastalığın bilinen bir tedavisi yok, hayatı boyunca bununla yaşayacak.. bir bakıyorsunuz gayet iyi, kimse anlamaz MS hastası olduğunu, hayatın içinde, sağlıklı bir görüntüsü var (çok şükür) ama birkaç ay sonra bir bakıyorsunuz atak vurmuş yine, yürüyemiyor.. hastane süreci; kortizon, fizik tedavi derken bir kaç ay sonra normale dönüyor. (çok şükür) ama yüzde yüz bir dönüş olmuyor genelde, biraz izi kalıyor her atağın.. Her seferinde Allah beterinden korusun diyoruz ve devam ediyoruz kaldığımız yerden.. Şimdi bir kez daha böyle dedik.. Havalar ısınıyor, dışarı çıkıp bir şeyler yapalım diye sözleştik ablamla, zaten bir kaç aydır evde çok bunaldı, hepimize iyi gelecek inşallah bu güzel havalar :) Umarım canınızı sıkmamışımdır, hem bilgilendirmek hem de hayatımdan bir kesit paylaşmak istedim sizlerle..
Hepinize sağlıklı günler diliyorum ;) En yakın zamanda yine görüşmek üzere ;)

7 Mart 2012 Çarşamba

Oscar'ın Galibi : The Artist

Yazmak konusunda geç kaldım biliyorum ama son gün izleme fırsatım oldu The Artist’i.. Benim için çok süpriz olmadı o açıdan nasıl bu kadar çok ödül aldığı.. Film uzun zamandır elimizdeydi aslında ama hem sessiz film olması hem de siyah beyaz oluşu aman sonra izleriz diyerek hep ertelememize neden oldu.. Hatta ben filmi izlemeye başlarken yarısında uyuyakalırım diye bile düşünmüştüm J sanırım önyargı tam da bu oluyor degilmi? The Artist tek kelimeyle beni utandırdı diyebilirim.. Film baştan sona kendini izletiyor, sıkmıyor, yormuyor.. Sessiz ama filmdeki duyguyu işleyişi çok iyi anlıyorsunuz, duymaya ihtiyaç kalmıyor yani.. Bu noktada zaten en iyi erkek oyuncu ödülünü almasına da şaşırmıyorsunuz, Jean Dujardin gerçekten çok başarılı oynamış.

Ben izlenmesini tavsiye ederim, ama yazılı basından takip ettiğim kadarıyla sinemada bu filme gidipte, yarısında çıkanlar ve paralarını geri isteyenler olmuş. İçerisinde emek olan birşey için bence saygısızlık bu. İzlememe konusunda herkes dilediğince davranabilir tabii ama ücretini geri istemek konusunda ayıp edilmiş diye düşünüyorum ben.. Sonuçta ne bir kandırmaca ne bir aldatmaca var, filmin sessiz olduğu ve siyah olduğu apaçık ortada, gizlenmiş değil.. Sonuç olarak ben keyifli buldum filmi, size de tavsiye ederim ;)

I watched “The Artist” two weeks ago and I liked it J Before I watched it I thought “it is boring and possibly I will sleep when I am watching it” but I was mistaken about it. It is sa ilent, black and white film but you can feel the emotion. I am suprised that someone leaves in the middle of the film.. In my opinion Jean Dujardin acts perfectly and you should see “The Artist” J

26 Şubat 2012 Pazar

Dr.Oetker-Truffe

Selam.. uzun aralar vermeye başladım her ne kadar istemesem de :( bu yoğunluğun arasında unutulmaması gereken anlarda var biliyorum, biraz zor yetişsem de anı yakalamaya bi yanından tutmaya çalışıyorum.. İşte bu kapsamda geçen hafta sevgili eşim için yaptığım nefiss truffelari paylaşmak istedim sizlerle ;) 
Aslında çok basit görünse de bu tarif epey uğraştırıyor insanı, ya da ben çooook becerikli değilim henüzz ;-P Tarif paketin üzerinde mevcut, sizin ekstra olarak almanız gereken bir paket krema var, bir de belki çikolata sos almanızda fayda var çünkü ben paketin kendi içerisinden çıkanı yetiremedim.. Truffların üzerini süslemek için istediğin şeyi kullanabilirsiniz, fındık, fıstık, pasta süsleri, herşey serbest.. Öncelikle kremayı bir tencereye boşaltıp kaynatıyoruz, ardından altını kapatıp hemen paketin içindeki toz karışımı içine ekleyip iyice çırpıyoruz. Daha sonra oda sıcaklığında soğuyuncaya kadar bekletip, derin dondurucuya koyuyoruz. 1 saat kadar beklemesi gerek.. Sonra çıkartıp toplar halinde yağlı kağıt üzerine dizmek gerek ama ben bu kısımda çok başarılı olamadım ne yazık ki, benim toplar pek yuvarlak olmadı :) 
Neyse önemli olan tadı diyerek yapmaya devam ettim ve ortaya değişik geometrik formlarda lezzetli bişiler çıktı ;) sonra tabii yine dolapta bekletiyoruz bu topcukları, bu sırada çikolata sos hazırlıyoruz.. O da paketin içinde mevcut ama siz yine de bir tane yedek alın derim ben.. Sonra buzdolabından çıkardığımız topları önce çikolata sosa batırıp sonra da istediğimiz süs malzemesinde yuvarlıyoruz.. İşte benim fıstık ve şekerleme kaplamalı geometrisi şaşmış çikolata toplarım ;)

Sonra da erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer diyerek sevdiceğimize ikram ediyoruz.. yanına mis gibi bir de demli çay, ohhh afiyet olsun şimdiden :)

Hello, last sunday is important day for me and my husband. And I made truffe for him :) Truffe is from Dr. Oetker, it looks like easy peasy but it is not.. My truffes were delicious but their shapes were not good enough..  Even so this, my husband liked very much and I was happy.. I highly recommend you try it..

19 Şubat 2012 Pazar

It is About Me :)

Selam herkese.. Bu aralar günlerim çok yoğun geçiyor, hem işte hemde özel hayatımda bir koşuşturmaca var. O nedenle bloguma da pek ugrayamiyorum :( Gecenlerde İngilizce çalışırken aradan çıkarıverdim bu mimi, daha önce Türkçesini yaparken karar vermiştim yazmaya ama ancak fırsat buldum..
This post is an interview about me and my favorites. It is called "mim" in between Turkish Bloggers..
1) What is the best word that you believe?

Ther is bad thing in every good things, There is good thing in every bad things..

2) Which make-up is the most indispensable for you?
Black eye pencil.. I like eyeliner and mascara too, but I can’t put on them..

3) What is your beauty secret ?
I don’t put on heavy make-up and I rarely use concealer/powder.. I think less make-up is more healthy for my skin :)

4) What is your favorite drink?
Turk Kahvesi is perfect for me ;)

5)What do you hate ?
I can’t stand injustice! for example I hate people who cut in the queue..

6) What kind of compliments do you like?
I like all kind of compliments if they are from my husband ;) I like to be pampered very much :)

7) What is your favorite book?
I read Love-Aşk, written by Elif Şafak.. It is very nice book, I recommend it to everyone who I know ;)

8) Which Turkish artist does look like you?
Generally, people who know mix me up with Türkan Şoray and Aşkın Nur Yengi..

9) Despite everyone likes "a thing" but you don't like it?
I think it is iphone. It is not affected me..

10) Which cosmetic do you buy mostly?
Of course perfumes are the most favorite cosmetic for me.. I mentioned about this :)

So much for that ;) have a nice week..

Herkese iyi haftalr dilerim, umarım üzerimdeki yük biraz azalır..
Hoşçakalın :) 


12 Şubat 2012 Pazar

War Horse ve The Iron Lady

Haftasonundan selam herkese.. Umarım herkesin keyfince, canının istediğini yaptığı güzel bir haftasonu olmuştur :)  Oscara az bir zaman kaldı, film izleme seanslarımız arttı bu ara.. İşte 2 film daha..


War Horse (Savaş Atı)
Eşim hadi bunu izleyelim dediğimde çok ümitli değildim açıkçası filmden.. Ama beni yanılttı diyebilirim, izlenilesi bir film olmuş bence. Film I.Dünya Savaşı zamanında geçiyor. İngiltere kırsalında yaşayan, geçimini tarım yolu ile kazanan bir aile, sırf inat uğruna çift sürmek için fazla asi olan bir at'ı satın alıyor.. Evin oğlu Albert ile at arasında müthiş bir duygusal bağ oluşuyor zamanla ancak savaş çıkıyor ve atı askerler satın alıyor. Hikaye işte böyle başlıyor.. Atın savaş boyunca yaptığı sıradışı yolculuğunu ve insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatan güzel bir Spielberg filmi olmuş.. IMDB notu : 7.3


The Iron Lady (Demir Leydi)
İngiltere de geçen bir film daha.. Demir Leydi lakabı ile bilinen Margaret Thatcher'ın, hayatından kesitler sunan film, onun başbakanlığa giden yolda kendinden neleri feda ettiği ne bedeller ödediğini gösteriyor. Tam bir liderlik öyküsü.. Etkilenmemek elde değil, gerçekten çok güçlü bir karaktere sahip. Artık yaşlanmasına ve sağlığını yitirmesine rağmen zihni ile mücadelesine devam ediyor. Meryl Streep ise tek kelime ile harikulade :) Çok başarılı bir oyunculuk sergilemiş, Golden Globe da aldığı ödülü hak ettiği kesin.. IMDB notu ise bende hayal kırıklığına neden oldu 6.2 az bence..




Hi everyone..
The Oscar Ceremony comes close and we watched two good films which are nominated. War Horse is directed by Steven Spielberg. I was expecting this movie to be just ordinary, but I was suprised when I watched.  It is about a war horse and its owner/friend, Albert.. This is great movie and performance of the horse is impressive.. IMDB rating is:7.3
The other film is The Iron Lady..  Everyone knows "The Iron Lady" is Margaret Thatcher.  The movie is about her life and everything is sacrificed on the altar of her politics. In my opinion She is still very strong woman like iron. Finally, I liked Meryl Streep's acting in this movie. She also won Golden Globe best actress award, 2012..

10 Şubat 2012 Cuma

Benden Haberler..

Merhabalar..
Epey ara vermeye başladım sevgili bloguma.. Gün içerisinde yerime doğru düzgün oturduğum bile olmuyor ki girip bi bakayım ne var ne yok diye. Akşam desen ayrı terane, bazen geç çıkıyorum :( bazen dersim var akşam bazende çok yorgun oluyorum derken günler haftalar geçiyor.. Bugün Cuma diye biraz daha rahat davranıp gelip hemen bilgisayar başına kuruldum..


Bu hafta neler oldu peki, çok üzüldüğüm bir kayıp yaşadık.. İş yerinde sevdiğimiz, saydığımız bir yöneticimizi ani bir kalp krizi ile kaybettik :( Çok fazla kendisiyle birebir çalışmış olmasam da iyi bir insan, adil bir yönetici olduğunu biliyordum, Allah rahmet eylesin ne diyebilirim kii..
Onun dışında iki bölüm arasında koşturmaya devam :( Ex bölümüm hala yeni birini bulamadı yerime, dolayısıyla o işleri de aynen devam ettirmek zorunda kalıyorum.. Eeee aynı zamanda yeni görev ve sorumluluklarımda artmaya başladı, başım dertte yani arkadaşlar :( Sanırım tek maaşla 2 kişilik pozisyonda çalıştırmak niyetindeler beni.. Umarım en kısa zamanda sonuçlanır şu geçiş süreci..
İşte benden havadisler böyle, aslında bir kek tarifi eklemek için girmiştim, konu bu haftanın özetine döndü.. Neyse onu da hafta sonu eklerim umarım..


Hello, I am very busy at work :( So I am very tired when I come home.. Sometimes I have to do overtime nowadays.. I passed on to new department last month but nobody is found for my ex-job in the place of me and I have to do both of them. It is prosy situation..
Moreover our general manager died this week, I am so sorry, I liked him :( He died because of heart attack. I think stress is caused it. RIP..
That's life..

4 Şubat 2012 Cumartesi

Mimlendim, Mimlendin, Mimlendi ;)

Tubitoşum beni mimlemiş :) seviyorum yaa ben mim yapmayı..

1. Sence çok anlamlı bir söz?
 Her hayırda bir şer, şer görünen de bir hayır vardır.  

2. Makyajında olmazsa olmazın? 
Siyah göz kalemim.. Rimeli de çok severim ama bazen sürmediğim oluyor ;)

3.Uyguladığın güzellik tüyosu nedir?  
Çok fazla, ağır makyaj yapmam. Çok nadiren fondoten/pudra türevi şeyler kullanırım.. Cildin daha sağlıklı olduğuna inanıyorum bu şekilde..

4. En sevdiğin içecek?
Türk kahvesi vazgeçilmezim..


5. Nefret ettiğin bir şey?  
Haksızlık yapılması.. Herhangi bir kuyrukta bile birisinin gelip araya kaynamaya çalışmasına tahammül edemem ;-P
 
6. En çok sevindiğin iltifat? 
Hepsini çok severim :) Şımartılmayı çok seviyorumm, güzel şeyler duyunca hemen yelkenleri suya indiririm kızgınsam bile.. eşim çok şanslı bu yüzden, bende ;)
 
7.Favori kitabın?  
Bu zamanla değişebilecek bir soru aslında, ama bugünlerde ; Elif Şafak - AŞK favorim kesinlikle..


8.Sana görünüş olarak yakın bulduğun ünlü? 
 Ben pek benzetemem kimseye, ama gözlerim iri olduğu için Türkan Şoray'a ya da sçlarımın kıvırcıklığı nedeniyle Aşkın Nur Yengi'nin ilk çıktığı hallere benzetenler oldu..

9. Herkesin beğendiği ama senin sevemediğin bir ürün?  
iphone olabilir, beni pek etkilemiyor doğrusu..


10. Şu an en çok almak istediğin kozmetik ürünü? 
Her daim almayı çok isteyeceğim kozmetik ürünü sanırım parfümdür :) Daha önce yazmıştım bu zaafımı..

Hepinize kocaman sevgiler..
Ben yakında bide bunun İngilizcesini yazayım en iyisi ;)

3 Şubat 2012 Cuma

Mevlana'dan..

Merhabalar, öncelikle herkesin Mevlid Kandili mübarek olsun arkadaşlar. Hz. Muhammed'in (S.A.V.) doğum gecesidir, Allah dualarınızı kabul etsin..

Çıkalı epey zaman oldu ama ben daha yeni okuma fırsatı buldum; Elif Şafak'ın "Aşk" kitabından bahsediyorum. Soluksuz ve çok hızlı bir şekilde okudum kitabı, açıkçası bu performansı beklemiyordum nedense.. Çok olumlu şeyler duymuştum hakkında, belki de ondan aklımın bir köşesinde "beklentimi yükseltip hayal kırıklığına uğrayabilirim" diye bir düşünce vardı. Ama öyle olmadı, gerçekten çok güzel bir kitap, okumayanlar varsa kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Hem kandil hem de kitaptan bahsedince Mevlana'dan güzel sözlerle taçlandırmak istiyorum bu postu ;)



Allah der ki;
Kimi benden çok seversen onu senden alırım!
Ve ekler, onsuz yaşayamam deme,
Seni onsuz da yaşatırım,
Ve mevsim geçer,
Gölge veren ağaçların dalları kurur,
Sabır taşar,
Canından saydığın yar bile bir gün el olur,
Aklın şaşar,
Dostun düşmana dönüşür,
Düşman kalkar dost olur,
Öyle garip bir dünya,
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur,
Düşmem dersin düşersin,
Şaşmam dersin şaşarsın,
En garibi de budur ya,
Öldüm der durur, yine de yaşarsın...
Mevlana

Herkese hayırlı kandiller ve iyi haftasonları :)


I read a book that is called "Aşk - Love", written by Elif Şafak. It is about Mevlana(Rumi) and Şems. They lived in Konya but they are known all around the world.
I liked the book very much and I recommend to everyone who I know. If you want to read this book, you can find English version via this link.
I attached a poem written by Mevlana above.

For English please click the site http://www.rumilovepoems.com/index.htm

  
Have a nice weekend :) 

2 Şubat 2012 Perşembe

İki Güzel Film Daha

Hava durumu malum, her yer bembeyaz :) bu havada yapılabilecek en güzel aktivitelerden birisi film izlemek bence.. bizde evden çıkamamayı fırsat bilerek bol bol film izliyoruz, oscar için de öngörümüz oluyor bu sayede :)beğendiğim iki filmden bahsedeceğim yine sizlere.. biliyorum bu aralar hep film yazıyorum sanki, kusura bakmayın lütfen ;)

50/50

Öncelikle bu film Oscara aday değil ama izlenmeye değer bence. Çok genç yaşta nadir rastlanan bir kanser hastalığına yakalanan başrol oyuncumuz ve onun kadim dostu, hastalığını öğrendikten sonra kendisini aldatan sevgilisi ve terapi doktoru arasında geçen bir hikaye. Her insanın başına gelebilecek bir durum aslında bu,gercek bir hikayenin perdeye yansıması..
Filmde çok fazla gözükmeyen ama varlığını hissettiren anne karakteri dikkatimi çekenlerden. Alzheimer bir koca, kanser olduğunu öğrendiği gencecik bir oğul ve güçlü durmak zorunda kalan bir anne! Allah kimsenin başına vermesin wallai.. Ya ben böyle anlatınca karamsar gibi gelmiş olabilir size film ama inanın o kadar da değil. Evet ciddi bir sorun kanser ama hastamızın kadim dostu sayesinde renk geliyor resmen filme :) Çok argo konuşmasından dolayı başlangıçta kendisini yadırgasamda, sevimli bi tip bence, güldürüyor insanı :) Genel hatları ile izlemesi keyifli bir film 50/50.. IMDB notu : 8.0


A Separation (Bir Ayrılık)

İran yapımı bir film olan A Separation Oscara aday bir film ve oldukça başarılı. Golden Globe da "en iyi yabancı dilde film" dalında ödül alan A Separation  gerçekten izlenmeye değer. Film İranda bir karı-kocanın ayrılmak istemesi ile başlıyor. Yine Alzheimer yaşlı bir baba var, oğlu, gelini ve torunu ile birlikte yaşıyor. Adam karısının İrandan ayrılıp Batıya gelmek konusundaki ısrarlarını, babasını bırakamayacağı gerekçesi ile red ediyor ve kızı da babasının yanında kalmayı tercih ediyor. Kadın annesinin evine geri dönüyor ve işte herşey bu ayrılıkla başlıyor. Adam çalışmaya gittiğinde evde babasına bakması için bir kadınla anlaşıyor, ama orası İran! Müslüman bir kadının başka bir erkeğe bakıp-temizlemesi mümkün değil. Paraya çok ihtiyacı olan kadın herkesten gizli bu işi yapmaya başlıyor, kocası dahi bilmiyor.. İran da mahkemeler, hastaneler, kadınlara özel otobüsler, kız çocukları, kız okulları.. Birçok şeyi gözlemleyebileceğiniz bir film, izlemenizi tavsiye ederim :) IMDB notu : 8.6

The weather is snowy in Turkey, so the best activity is that watching films at home :) We watched 4 films this week.. I want to mention two of them, 50/50 and A Separation.. 50/50 is about a young boy who has cancer. It is amazing film, it will make you laugh, it will make you cry.. It takes something so serious and so taboo to laugh at and makes it a comedy and a drama. It exceeds in both genres.

The second film that i have seen is A Separation.. This is the first Iranian film I've seen, it is so impressive.. A married couple are faced with a difficult decision - to improve the life of their child by moving to another country or to stay in Iran and look after a deteriorating parent who has Alzheimers. It won Golden Globe Awards "Best Foreign Language Film", 2012. I strongly recommend it you see :)

27 Ocak 2012 Cuma

Hakkımda 2'şer Gerçek

Bu bir mim değil, ama başlık yakıştı :) Günlük hayatta karşılaştığım ve de sinir olduğum iki şeyi paylaşmak istiyorum.. Aramızda farkında olmadan böyle yapanlarımız varsa kulağına küpe etsin lütfen :)


- Toplu taşıma araçlarında, aslında bundan kastım işyeri servislerinde, cep telefonundan-ipodundan ya da her ne ise ondan kulaklıkla müzik dinleyen insanlar, lütfen sesi dışarıya vermeyen iyi bir kulaklık alın ya da daha kısık seste dinleyin! Sabahın 7'sinde herkes sizinle aynı frekansta, bangır bangır eller havaya müzikleri dinlemek zorunda değil.. İnsanlar fellik fellik senden uzak bir yere oturmak için çaba sarfediyorsa, üzerine alın lütfen biraz demi ama..


- Gelelim ikinci sinir krizi konusuna.. Yaya geçidinin kenarına gelmeme rağmen, beni görünce daha da hızlanan gerizekalı sürücü! Oturduğun semte ve arabanın modeline bakılırsa çok yüksek ihtimalle Avrupa kentlerinden birine gitmişsindir. Sadece ot gibi gidip gelmişsin gerçekten de! Karşıdan karşıay geçmede hiç problem yaşadınmı oralarda? Hatta sen "enayiler yaya geçidinde duruyorlar" diye küçümsemişsindir bide.. Keşke hediyelik eşya dolduracağına çantana, medeniyetten biraz ders alsaydın!


Bu iki konuda acayip canımı sıkıyor.. Özellikle birincisi, uyarılmasına rağmen hala bu şekilde davranmaya devam eden insana ne denir ki daha ? Umarım taşınır da başka bir servise geçer ;) Neyse gelelim benim 2 takıntıma.. Takıntı mı denir bilmiyorum ama kendimi bakmaktan da almaktan da alıkoyamadğım 2 şey var..

- Birincisi, rengarenk ve desen desen peçeteler.. Dayanamıyorum güzel/değişik bir peçete görünce alıyorum.. Daha önce bir siteden bahsetmiştim, çeşit çeşit bir sürü peçete arasında kendimi kaybediyorum resmen :) Evde bir sürü paketi henüz açılmamış peçete var, yenilerini almamak için kendimi zor tutuyorum diyebilirim. Çocuklu gelen misafirler için ördekli, kardan adamlı; çaya-kahveye gelenler için ayrı, yemeğe gelenler için ayrı derken bir sürü bahane bulabiliyorum almak için ;)

- Gelelim takılı kaldığım ikinci konuya :) Birbirinden renkli birbirinden güzel nevresimler.. Annemin çeyizde yaptırdıkları, benim nişanlıyken aldıklarım sayesinde neredeyse bir dolap dolusu nevresimimiz var çeşit çeşit renk renk.. Yine de kendimi alamıyorum nevresim bakmaktan, inanılmaz güzel modeller çıkıyor her sezon. Ama öyle her nevresimi almam yine de, belli markalarınkileri tercih ederim, kumaşına bakarım, yumuşak mı, sağlıklı mı falan.. Ondan sonra gelsin renkler, birbirinden şık desenler.. Aklım kalıyor wallai ;)
Bu kadar cıvıl cıvıl renklerden sonra, cıvıl cıvıl bir haftasonu diliyorum herkese.. Dışarıda kar yağıyor lapa lapa ve her yer bembeyaz, keyfini sürmeniz dileğimle ;)


I become irritated two things. One of them when we are coming to work by shuttle bus, someone listens to music loudly. I hate this situation because I want to sleep during the way in the mornings L Another bad thing is about the traffic.. Generally, Turkish drivers don’t stop on pedway. They drive faster when they see some pedestrians by the side of the pedway.. I don't know what bothers me more, both of them are irritative L

Now, I want to mention about my two ambitions. One of them is buying napkins. Yes, I can’t stand to buy it when I see various, multicolored napkins.. There are different type napkins at home; for dinner, for tea time, for breakfast..

My other ambition is bedlinen.. I usually buy bedlinens by certain brand. I feel better when patterned and colorful bedlinens are on the bed J My mother gave me a lot of bedlinens when I got married, it is called “Çeyiz” in Turkish. So there are lots of bedlinens at home, but I still want to buy  one more, one more, one more.. I adore colorful and cheerful things at home J

Have a nice weekend.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Bugünlerde Ben ve The Help

Merhaba arkadaşlar.. Bu aralar blogla pek ilgilenemiyorum, biliyorsunuz yeni bir bölüme geçtim işyerinde. Günler epey yoğun geçiyor o nedenle, yarım gün yeni bölümde yarım gün eski bölümümde çalışmaya başladım. Bedenende, beyin gücü olarakta bölünmüş durumdayım L Bu arada 2 yabancı blogdan yorum almışım, çok sevindim ve bişeye karar verdim.. Bir çok blogun altında da okuyordum, Türkçe yazdıklarını özet halinde ingilizce yazıyorlar. Sanırım bende böyle bişey yapmak istiyorum, süpper değil ingilizcem ama bu şekilde daha ilerler belki.. Blogla ilgili yapmak istediğim çok şey var aslında, yeni bi header istiyorum herşeyden önce ama vakit ayıramadım henüz nasıl yapacağımı araştırmaya.. Bilenler yardımcı olursa sevinirim J

Bu arada güzel bir film izledim haftasonu, hemen yorumlarımı paylaşmak istiyorum kısaca..

The Help (Duyguların Rengi)

Çok çok güzel bir film..  Yazmaya böyle başlamak istedim çünkü izlemenizi defalarca tavsiye edebilirim. Bugün insan hakları diye bize ahkam kesenlerin geçmişlerine bir bakmaları gerek, sinsi sinsi nasıl da soykırım yaptıklarını gösteriyor film aslında. Siyahi insanların çektikleri zulümler, yaşadıkları aşağılanmaları insanı sıkmadan, daraltmadan izletiyor film.. Bazen güldürüyor, bazen hüzünlendiriyor. Oyuncular birbirinden harika, tek bir başrol oyuncusu yok, filmde öne çıkan birden fazla isim var bence. Yardımcı oyuncularda golden globe da ödül aldı, Oscar’da da şansının olabileceğini düşünüyorum doğrusu.. IMDB notu da oldukça yüksek zaten : 8.1 Mutlaka izleyin bence :)


Hello,

Nowadays I can’t interest my blog and your blogs due to work hard. I saw two English comments and I decided to write English summary under my posts for foreign followers J I want to change my blog header. If you know how I make it, tell me please..
Last weekend I watched a film that is name "The Help". I liked it very much.
It is about black and white people relationship in 1960s. I am especially grateful to the team who provided a film that told an engaging story about human relationships with important lessons. I recommend you to watch it. The film won Golden Globe 2012 as "Best Performance by an Actress In A Supporting Role in a Motion Picture"
IMDB rate is 8.1

Bu güzel çekiilişe katılmadan edemezdim. Küçük Şeylerin hediyelerine talipseniz tıklayın..