28 Ağustos 2011 Pazar

Blogger N'lerini seçiyor !

Herkese merhabalar :) 
Bugün evimize geldik, 13 günlük tatilimiz bitti malesef, tadı damağımızda kaldı diyebilirim.. Barcelona, Madrid, Valencia hepsi haaarikaa.. Uzun uzun yazacağım ama önce yapmam gereken bir mim var.. Bu bizim ilk mim'imiz, çok sevindim o yüzden :) Sevgili Tubitos'a ve Pembe Mor Alg'e çok teşekkürler.. Blogumuzu en akıcı yazan ve en çok gezen blog olarak mimlemişler :)))
Bende mimin süresi dolmadan önce en'lerimi açıklıyorum;)


En iyi tasarıma sahip blogger : Aysstyle, Ge-Ce, Loves From Fashion
En güncel blogger : cafe nohut, Rebel Takipte
En çok gezen blogger : Mügemmel, Biraz gerçek Biraz hayal
En çok bilgilendiren blogger : Mevsimlerden Roma
En aşık blogger : Tubitos, Pembe Mor Alg, Hayata Dokunan Satırlar, lamore del calcio
En çok kendini anlatan blogger : İçimizdeki Karnaval, Didem'in Blogu
En akıcı yazan blogger : Sütüme Sarelleme Karışmacafe nohut
En çok güldüren blogger : Hayata Balıklama
En çok eleştiren blogger : Oya'nın Kızı
En çok okuyan blogger : İmgeleme
En yaratıcı blogger : Tuba can, Did Dans La Mode

Ve benim seçtiğim katagori;
En lezzetli bloglar : Hünerli Bayanlar,  Pembe Kekik, Günebakan Tarlaları, Umut Sepeti, Yemekbahane


İlk hamlede aklıma gelenler bunlar, yazacak daha çok blog var sanırım aklımda ama liste çok uzayacak.. Blog dünyası gerçekten çok renkli ve her çeşit konu mevcut, seviyorum bu platformu ;)))




Son olarak bir ince ses'in notu:

Her türlü soru, istek ve şikayetlerinizi birinceses@gmail.com adresine mail olarak atabilirsiniz. Ayrıca soru sormak için Formspring hesabımı, kısa yorumlarınız için deTwitter hesabımı kullanabilirsiniz. Mim ay sonuna kadar devam edecek ve bayramın ilk günü Blogger N'lerini seçmiş olacak. (Bu kısmı yazdığınız yazıların altına kopyalarsanız çok memnun olurum.)


13 Ağustos 2011 Cumartesi

Barcelona Yolcusu Kalmasın :)

Sonunda sabırsızlıkla beklediğimiz tatil geldi :) Daha önce yazdığım gibi Cuma günü izine çıktık ve 2 hafta buralarda olmayacağız.. Peki nerede mi olacağız?? Uzun zamandır gitmeyi çok istediğimiz bir şehre uçacağız Pazartesi günü inşallah :) BARCELONA'ya :))) 
Şimdilik netten bulduğum fotolarından ekliyorum bu harika şehrin, döndüğümüzde kendi çektiklerimizden de eklerim inşallah ;)
Umarım güzel bir tatil olur bizim için ;)
Mutlu kalın :)

12 Ağustos 2011 Cuma

Büyücülük Okulu

Küçükken hep "gizli bir güc"üm olduğunu düşünürdüm, seyrettiğim superman.. vb filmlerin etkisi de olabilir tabi, ama mutlaka bu gücü bir gün farkedeceğime inanırdım.
Bir süper-gücüm olduğuna emindim, anlayacağınız... Sadece çıkmasını bekliyordum; bu arada nesneleri zihin gücümle hareket ettirmeye çalıştım, olmadı.. Yağmur yağdırmaya-güneş açtırmaya çalıştım, o da olmadı:) Ama açık renk bir pantalonum vardı, ne zaman giysem yağmur yağdı. Oradan bağlantı kurmaya çalıştım, güç pantalonda kaldı..:)

Velhasıl, özel bir yeteneğim olmadığına sanırım yaşım büyüdükçe ikna olmaya başladım. Üniversite sınav döneminde, seçmeye çabalarken, Kazakistan-Şark Tıbbı görünce "acaba büyücülük falan öğretiyorlar mıdır?" deyip yazmayı düşünsem de, dönünce ne yapacağım konusundaki tereddütlerim, o kadar da uzağa gitmeli miyim endişesi ile birleşince vazgeçtim..
Bu arada Paulo Coelho'nun Brida'sinda da, bu tür özel yeteneği olan insanları uzaktan anlamak için bir ipucu veriyordu. Kulak memesinin olmaması, kulakla yüz sınırı arasında boşluk bulunmaması!!! Tamam iste dedim, bu da uyuyor bana:)

 
Ama sanırım benim gibi düşünen, hatta benden daha emin bir sürü insan var.
Oberon Zell-Ravenheart(üstte), "The Grey School of Wizardy" okulunun kurucu üyelerinden ve aynı zamanda bu okulun müdürü. Bu okul, 2005 yılından beri internet üzerinden eğitim vermekte.. Simyacılık, Büyücülük, Kara Büyü, Doğa, İyileştirme, Törensel Büyüler derslerinden bazıları. Mevcutta 650 nin üzerinde öğrencisi olan bu okulun 40 civarında eğitim kadrosu bulunuyor.Harry Potter'in Hogwarts indan sonra, gerçek bir okulun ihtiyacını gören Oberon, benzer düşüncedeki arkadaşları ile bu okul fikrini oluşturmuş.
Eşi Morning Glory de eğitmenlerden. Eşi ile beraber basılı kitapları da bulunan Oberon, internet sitesinde bu okul için "modern eğitim yöntemleri tarafından unutulan veya göz ardı edilen bilgileri aktardığını ve kutunun-dışında-düşünmeyi öğrettiğini" belirtmiş. Her yaştan öğrencisi bulunan bu okulun, sitesi içinde bulunan öğrenci yorumları da gayet başarılı.
Internet dediğimiz olay inanılmaz bir şey, bir kere daha anladım..

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Bugün acayip keyifsizim.. Sanırım Pazartesi olmasının da etkisi var bunda, ama onun da dışında yoğun bir haftasonu yorgunluk hissi bıraktı bende. Uykum var gibi ama uyuyasım yok, değişik bir ruh hali içerisindeyim..  Gözüm kanlanmış, artık vücudum tatil diye isyan ediyor, alarmlar gönderiyor bana.. Neyseki bu son hafta, Cuma günü 2 haftalık bir tatil başlayacak umarım.. Ben bu ruh halinde dolanırken ortalıkta, didemcim bana bu karikatürü göndermiş.. Pazartesi de beni sevmiyormuş ;-P

Kafamı dağıtmak için blogları dolaşırken, daha da içim daraldı, çünkü birbirinden leziz tariflere kayıyor aklım, acıkıyorum ve durum daha da kötüye gidiyor benim icin.. ufff akşam olsun hadi..
Aylak aylak dolanırken nette (kafamı toparlayamıyorum, konsantre olamıyorum çünkü), çok hoş bişeye rasgeldim.. Gece benim gibi su içmeye kalkanlar bilir, en az bir kez karanlıkta bir yerlere çarpılmıştır. İşte bunun için hem dekoratif hem de kullanışlı fosforlu kapı kolları dizayn etmişler..

Özellikle bu renkli olanlara bayıldım :)

5 Ağustos 2011 Cuma

Chaos Theory

“Odamın Kuralları”  posterlerini hatırlayan var mı? Özellikle bir madde hatırlıyorum, “Odam dağınık görünse de çok düzenlidir” diye..
Aslında ergen genç, matematiksel bir teorinin temel önermelerinden birini kapısının üzerine asarmış farkında olmadan.. “Düzensizliğin içinde de bir düzen vardır.”
Kaos teorisinin diğer önermeleri de;

·         Düzen düzensizliği yaratır
·         Düzen düzensizlikten doğar
·         Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir.
·         Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir.


Peki bu kadar açıklama yaptıktan sonra, nedir bu kaos teorisi?
Matematikten ve fizikten hoşlanmayanlar için bu bir filmdir!
Hoşlananlar için; http://kaosteorisi.wordpress.com/2008/04/16/kaos-teorisi-nedir/, http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=106539, http://tr.wikipedia.org/wiki/Kaos_kuram%C4%B1, çok güzel yazılmış açıklamalar var. Ama özetle kaos teorisi, sayısal hesaplama yaparken görmezden gelinebilecek faktörlerin büyük etkilerini ve yapılan hesaplamaların gerçekleşmesi beklendiğinde neden gerçekleşemediğini, formüllerden çok kaos teorisinin esas olduğunu açıklayan bir tekniktir. “Kelebek etkisi” (ki hatırlarsak o da bir filmdi) de kaos teorisi içindedir.

Uzun bir girişten sonra  gelelim filme, 2008 yapımı filmde tanıdık yüz olarak Ryan Reynolds oynuyor. (Dip Not: benim açımdan ünlü olduğu kısım, Two guys,a girl and a Pizza Place diye bir dizi vardı, odur bu aradaJ) Diğer başrol oyuncuları da seyrettiğim filmlerde rol almışlar, ama aklımda yer etmemişler.
Bir de, Scrubs da oynayan “Sarah Chalke” var ki (üstte sağda), kendisini çok sempatik bulduğumdan, onu da görmek keyif verdi. Başrolde değil, daha arka planda bir rolü var.

Konusuna gelirsem, nasıl anlatsam bilemedim, konusunu anlatırsam filmi izlemenize gerek kalmazJ

Frank Allen, zaman yönetimi konusunda seminerler veren bir uzmandır. İşine uygun olarak, kendisi de son derece düzenli ve dakiktir. Olaylar, eşi Emily’nin yanlışlıkla saati 10 dak. ileri almasıyla başlar. “Zaman yönetimi” konusunda verdiği seminere geç kalması ve bir dizi yanlış anlama sonucu hayatı tam bir koas a dönecektir. Hayatını bu denli düzenli yaşamasının, ona pek de yarar getirmediğini farkedecek ve rastgele seçilmiş eylemlerle hayatını yaşamaya başlayacaktır.

Öncelikle belirteyim,filmi çok sevdim.. Ryan Reynolds’ı daha çok romantik komedi filmlerde görmeye alışkın olduğumdan bu filmi de romantik-komedidir diye seçmiştim. Evet romantik komedi kısmı var, ama kahkahalarla güldürmüyor, daha çok bir adamın dramını paylaşıyor aslında..Size dokunuyor bu film, zamanın nasıl başına buyruk olduğunu, plan yapsanız da yaşamanız gereken bir “hayat” olduğunu bazen hüzünlendirerek bazen gülümseterek anlatıyor.
Tabii ki klişeler mevcut, ama beni rahatsız etmedi.  Sevdim, sevdim, seyredinJ

              

Pazar Kahvaltısı..

Geçen Pazar evimizde minik bir kahvaltı daveti vardı. Minik diyorum çünkü sevdiğim bir arkadaşım, onun eşi ve prenses kızları geldiler.. Eşlerimiz de tanışmış oldu böylelikle ;) İşte bu samimi ve keyifli günden birkaç şey paylaşmak istiyorum sizlerle.. Öncelikle, masadan genel bir görüntü vermek isterim.. Misafirler gelmeden herşey yetişsin diye, arı gibi çalıştık eşimle.. Hala misafir ağırlama konusu büyük telaş bizim evde, alışamadım sanırım daha ;)

Blog dünyasının çok katkısı var bu konularda bana.. Sofra düzeni olsun, kahvaltık çeşitleri, sunum şekli, birçok şey öğrendim bloglar sayesinde.. Elimden geldiğince kendi sofralarıma uygulamaya çalışıyorum ama daha çok yolum var kat etmem gereken biliyorum ;)

Mesela Hünerli Bayanlar Müge hanımın çeşnili zeytinyağı, haftasonu kahvaltıları için favorimiz oldu bizim.. Misafirlerimizden de olumlu yorumlar aldık.. Fırında yaptığım omlette bir blogdan görmüş yazmıştım bir kenara ama orjinal tarifine pek uygun yapmıyorum ben o yüzden sanırım onun tarifini verebilirim;

Fırında Sebzeli Omlet

Malzemeleri kişi sayısına göre kendiniz belirleyebilirsiniz.. Ben 4 kişi için hazırladığımdan ona göre bilgi vereceğim..

- 2 adet orta boy patates
- 3 adet kırmızı biber
- 3-4 adet yeşil biber
- 3 adet yumurta
- 1 su bardağına yakın süt
- konserve mısır
- rendelenmiş kaşar peyniri
- tuz, karabiber
(orjinal tarifinde siyah zeytin de vardı, talebe göre eklenebilir sanırım)
(orjinal tarifte haşlanmış patates vardı)

Yapılışı:
Patatesleri minik küpler halinde doğrayıp, az yağda kızartıyoruz. (ben bu işlemi actifryda yapıyorum, minimum yağ ile, çok hafif oluyor gerçekten) Minik minik doğradığımız biberleri de tavada az yağ ile kavurmaya başlıyoruz, üzerine hafif kızarmış olan patatesleri de ekliyoruz. En son konserve mısırlar giriyor tavaya.. Biberler piştiğinde tavamızın altını kapatıyoruz ve borcam kabımıza alıyoruz karışımı.. Yumurta ve sütü, tuz, karabiber ekleyerek iyice çırpıyoruz başka bir kapta ve karışımı sebzelerimizin üzerine döküyoruz. Üzerini tamamen kapatacak şekilde kaşar peynirimizi de serpiştirip fırına veriyoruz, üzeri nar gibi kızarana kadar pişiriyoruz.. İşte bu kadar kolay ve inanılmaz lezzetli :) Afiyet olsun şimdiden..

Resimde olmayan sodalı böreğim var bir de.. Çikolata soslu baton kek ile onun tarifini de başka bi zaman veririm artık ;) Böyle uzun haftasonu kahvaltılarının arkasından Türk Kahvesi içmeye bayılırım.. Tabii o ritüeli de yaptık, malum bir süreliğine kahvaltı keyiflerine ara verdik..

Ve benim için günün güzel yanlarından birine geldi sıra.. Sevgili arkadaşım çok hoş ciciler almış evimize ;) Ben çok beğendim, hemen de kondurdum bir yere.. Aynı desen ve renklerde mum ve peçetesi de vardı hediye kutumuzun içinde ama onları çekmeyi unutmuşm o sırada..
Bir kaç gün sonra Tepe Home'a gittiğimizde bu şirin saksının ve tepsinin devam ürünlerinde gazeteliğini de görünce hemen attım sepete.. Hoş bir hava kattı salonumuza bu kombin ;)

Keyifli bir haftasonu yazısı ile haftaya son veriyorum.. Umarım bu haftasonumuzda en az geçenki kadar güzel geçer.. Herkese iyi haftasonları şimdiden :)

4 Ağustos 2011 Perşembe

Kanaviçe..

Geçen yıl ben çeyiz istemiyorum diye tepinmeme rağmen annem yine kendi dediğini yapmış ve bir sürü şeyler hazırlamıştı.. Şimdi düşünüyorumda iyiki beni dinlememişş ;) Severek kullandığım, annemin ve kuzenimin el emeği ile yapılmış bu maviş pike yazın en popüler eşyalarından biri bizim evde ;)
Kanaviçeler annemin kendi çeyizinden, renk ben sevdiğim için turkuaz tercih edilmiş ve ikisini bir araya getiren sevgili kuzenim.. Tam bir DIY projesi denilebilir ;)
Çok değerli benim için, belki bende kızım için saklarım dicem ama dayanamıyorum kullanıyorum wallai ;) Sevgili anneciğime ve kuzenime teşekkür ediyorum tekrardan..

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikayesi

Cuma akşamı evdeydim, bir sürü de vaktim vardı. Ne yaptım? Film izledim!
Daha önce izleyemediğim ve de eşimle seyremedemeyeceğime emin olduğum filmler listemden 2 tane seçtimJ
Sırayla başlayalım..
Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikayesi (Wristcutters:A Love Story)

Hırvat yönetmen Goren Dukic imzalı 2006 yapımı bu film, adı kadar karamsar bir film değil, öncelikle oradan başlayayım. Kendi içinde bir mesaj verme kaygısı var mıdır bilemem ama, almak isteyen çok net mesajlar alabilir..





Bir yol filmi olan bu filmin konusuna gelirsek;
Zia, kız arkadaşı Desiree den ayrılmanın acısına daha fazla dayanamayacağını düşünerek intihar eder. Fakat ölüm onun düşündüğü gibi huzur verici değildir. Sadece intihar edenlerin gittiği, dünya benzeri bir yere gider. Burada tanıştığı Eugene ve Mikal ile beraber yola çıkarlar. Zia, sevgilisi Desiree nin de intihar ettiğini öğrenir. Mikal ise yanlışlıkla oraya geldiğini savunmakta ve oradan çıkmaya çalışmaktadır. Hepsi farklı arayışlardadır.  

Peki filmin sevdiğim yanları neler?
Öncelikle senaryo ve anlatım.. “İntihar çözüm değildir” cümlesi filmin alınabilecek mesajı.. Dünyada yaşadığın hayattan daha sefİl bir hayat seni bekliyor olabilir.
Diğer alınabilecek mesaj da, kötü koşullarda bile içini ısıtacak birine rastlayabiliyorsun olabilir mi acaba?

Yaşadığımız dünya ve sonraki hayat kısımlarında kullanılan renklerle, net ayrım yapabilmemiz sağlanıyor. İzleyince anlayacaksınızJ

Farklı yapımlardan hoşlanıyorsanız, pembe seri “aşk” beklentileriniz yoksa, bu film size göre olabilir. Bir şans verin..
Hollywood yapımı filmlere inat, kendi ruhu ve mizahını içinde barındıran,belki şen kahkahalar attırmayan ama gülümseten bir yapım. Evet çoğu kişinin yorum yaptığı gibi, sonu baştan belli olabilir, ama bu izlemeye değmez anlamı taşımaz.




Not:Bu arada, yıllar önce cnbc-e de izlediğim fakat orjinaline bir türlü ulaşamadığım, “Dream with the Fishes” filmini de gören/duyan olursa bana haber verebilir mi? “İntihar” kelimesi geçince ilk aklıma gelen, kesinlikle karanlık olmayan, yine insanın içini ısıtan,mükemmel bir film, tekrar seyretmek istiyorum, ama dvd olarak bulamadım.
Gören duyan olursa haber versin!! Bulabilen ve seyretmemiş olan da seyretsin! Mükemmel.. tekrar seyredebilsem, burada yazacağım, ama eksik hatırlıyorumdur diye yazmak istemiyorum..


Bu blogda daha önce yayınlanan film yorumları- Bakmak isterseniz;