Daha önce Konya gezi yazımıza bir giriş yapmış, tören ve yemeklerle ilgili detayı sonraya bırakmıştım. 17 Aralık Mevlana'nın ölüm yıldönümü (Düğün Gecesi) sebebi ile her yıl Konya'da Mevlana Kültür Merkezinde bu etkinlikler düzenleniyor.
(Fotoğraf makinamızın şarjı bittiğinden bazı fotolar cep telefonundan..)
Yalnız bilet bulmak oldukça zor, bunu belirteyim.. Karar verdiğiniz anda çok hızlı bir şekilde bilet temin etmeye çalışsanız iyi olur, bize epey zorlandık. Son zamanlarda artan yoğun talebin etkisi çok tabii bunda ama bu kadar talep olması çok sevindirici bence :) Gösteri gerçekten çok etkileyiciydi, tabii bazı sabırsız insanlar sonunu bekleyemeden çıktılar ama bence sonuna kadar izlemek, tek tek selamlaşmalarını görmek gerek. Yoksa sabretmeyi, hoşgörüyü, mütevaziyi gösterememiş oluruz, bu da Mevlana'yı anlamamak, o hissi yaşayamamak demek olur..
Fotoğrafları nasıl buldunuz bilmiyorum ama gerçeği çok etkileyici.. umarım gitme fırsatı bulursunuz :)
Gelelim leziz Konya yemeklerine.. Konya'nın en bilinen lezzeti etli ekmek tabiki. İnanılmaz lezzetli ve de çıtır çıtır, yanında da köpüklü bir sürehi ayran.. ohhh olsa da tekrar yesek walla ;) Peki nerde mi yedik? Tabiki Boluluda.. Konya'da Bolu lokantası ne alaka diye sormayın, sadece kendinizi bu lezzet şöleninin içine bırakın. Aziziye caddesi üzerindeki bu küçük lokantayı kime sorsanız gösterir sanırım, epey meşhur kendisi.. Küçük esnaf lokantası tarzında olan burası o kadar dolu oluyor ki, yemeğinizi yiyip kalkmanız gerekebilir, gelip ayakta sıra bekleyenler oturabilsin diye. Tereyağlı Mevlana (Konya) Böreği de en az etli ekmek kadar ilgi görüyor, biz ikisinden de aldık dayanamadık tabii ;)
Konya'nın diğer lezzetlerini paylaşmaya devam ediyorum. 2.durağımız şans eseri otelimize de yakın olan Konak Konya Mutfağı. Konya'nın yöresel kuru bamya çorbası ile güne başlamak gerçekten çok enerji verici.. Hafif acılı oluşu hemen uyandırıyor insanı. Daha önce Eskişehirde buna benzer birşey yemiştim, arkadaşımın annesi yapmıştı. O zaman da çok sevmiştim kuru bamyayı. Ama Konya'dakiler o kadar minikki hayrete düştüm diyebilirim, denemenizi tavsiye ederim ;) Konya'ya özgü fırın kebap için başka bir yere gitmeyi planladığımız için elde açılmış sac böreği ile devam ettik atıştırmaya..
Görüyorsunuz ki eşimde bende yeni tatlar keşfetmeye çok meraklıyız ;) Son durağımız da yine sizin için araştırıp bulduğumuz (ki epey aradık yerini, aslında çok kolaymış ama) nefis fırın kebapçısı Hacı Şükrü.. Ben yiyemem herhalde, bitiremem çok aç değilim falan derken, o kadar lezzetli geldi ki et, böyle bildiğiniz lokum, tabaktakiler bitiverdi. Hacı Şükrü çok eski ve bilinen bir kebapçıymış. Tam bir aile işletmesi, Hacı Şükrü öldükten sonra, yeğeni olan aynı zamanda damadı bu işi devam ettirmiş. Şimdi de onun oğlu Şükrü (torun) yaşatıyor Hacı Şükrü adını ve bu lezzeti.. Tabakta da göründüğü gibi o kadar sade geliyor ki kebap, ilk başta şaşırdık. İstanbulda olsa, tabakta biraz bulgur pilavı, biraz salata, közlenmiş biber vss.. gibi şeyler dolu olurdu herhalde.. Ama Hacı Şükrü de sadece kebap vardı tabakta, o kadar güveniyorlarki kebaplarına garnitüre hiç ihtiyaç yok gerçektende. Konya'ya yolunuz düşerse yemeden geçmeyin derim bu harika lezzeti!
Yemek faslı bittikten sonra, şehrin tam merkezinde bulunan Alaaddin Tepesinde çay içmeden de olmazdı tabii.. Resimde özellikle vurgulamak istediğimiz iki fincan çay için bize getirilen şeker.. Tamam Konya'da şeker fabrikası felan var ama bu kadar da gani gani olmaz ki canım ;) Bizim çayı şekersiz içtiğimizi de gözönünde bulundurursak, misafir gelmek kaydıyla tam 1 aylık şeker vardı çayların yanında ;)
Konya gezi yazısının da sonun agelmiş oldum böylelikle.. Herkese hayırlı cumalar ve de iyi haftasonları diliyorum..
Sevgilerimle,