Daha önceki yazılarımızda da “Paris'te.. Fransa’ya gittiğimizde..” gibi tabirlere rastlıyorsunuz.. Üzerinden biraz zaman geçmiş olsa da, size bu geziden bahsetmek istiyorum. Şubat’ta romantik bir sevgililer günü geçirmek isteyen ya da Paskalya dönemini değerlendirmek isteyenler için güzel bir alternatif Paris..
Paris’te 5 gün kaldık ve inanılmaz keyifli geçti diyebilirim. Gezilecek o kadar çok yer var ki, bir kez daha gitmeyi çok istiyoruz gidemediklerimizi görmek için. Türkiye’nin aksine ulaşım çok kolay orada. Her yerden tren geçiyor, istasyonlarda gayet net anlayabileceğiniz tren ağı haritaları var. Dolayısıyla gezmek eziyet olmaktan çıkıyor ve şehrin tadına varabiliyorsunuz.
İlk günümüz Fransız balkonları ile donanmış binaların arasında hayran hayran gezmekle başladı. Yolun sonunda Notre Dame Kilisesine ulaştık. Şehrin ortasından geçen Seine nehrinin kıyısında, heybetiyle duruyordu. Yukarıya çıkmak için uzunca bir kuyrukta bekledikten ve 387 basamak olan daracık bir merdivenden çıktıktan sonra soluk soluğa zirveye ulaştık. Kilisenin tepesinden şehri izlemek büyülüyor insanı, o an tüm yorgunluğunuzu unutuyor ve iyiki çıkmaya cesaret etmişiz diyorsunuz..
Tabi aynı gün Zafer Anıtına gidip çıkmak delilik sayılabilir. Çünkü anıtın zirvesine ulaşabilmek için 284 basamak çıkmak gerekiyor. Charles de Gaulle Meydanı’nın tam ortasında bulunan anıt, Napolyon Savaşları sırasında Fransa adına savaşan askerlerin anısına yapılmış.
Champs-Elysées ve Eifel Kulesi buradan harika görünüyor gerçektende..
Ertesi gün rotamıza harika bahçesiyle ünlü Lüxemburg Sarayı ile başlıyoruz. Bu bahçe, Paris'te mutlaka uğranması gereken yerlerden biri bence. Renkler birbiri ile içiçe öyle uyumlu ve güzel ki bu bahçeyi bırakıp saraya girmek istemiyorsunuz adeta. Birçok insan bizim gibi düşünmüş olmalı ki, bahçe daha kalabalıktı..
Burada soluklandıktan sonraki durağımız yine Champs-Elysées (Şanzelize) oluyor. Geniş kaldırımları kaplayan birbirinden ünlü alışveriş mağazaları ile ışıl ışıl olan bulvar adını Yunan mitolojisinde cennet olarak gösterilen Elysion ovalarından almış. “Kim parayla mutluluk alınamaz diyorsa, nerden alışveriş yapacağını bilmiyor.” diyen Blair Waldrof’da caddeye atıfta bulunuyor..
Bu meşhur cadde de Fransız usulü bir akşam yemeği yiyelim diyerek bir restauranta oturuyoruz; hizmet kalitesi güzel, yemek sunumu şık ancak lezzet benim damak tadıma hiç uygun değildi malesef. Gidecek olanlara tavsiyem, eğer benim gibi pişmemiş etten hoşlanmıyorsanız siparişinizin özellikle çok pişmiş olması konusunda garsonu uyarın!
Paris anılarımıza bir giriş yaptım ama tek bir yazıya sığacak gibi değiller.. Şimdilik bu kadar ama çok yakında devamı da gelecek ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için çok değerli :)