İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı adı gibi şirin bir köy Şirince.. Bilinen ilk adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler almış.Bir hikayeye göre, Aydınoğulları döneminde azad edilen bir grup Rum’un kendilerine gösterilen bir yere yerleşmelerinden sonra,yerleştikleri yerin güzel olup olmadığı sorulduğunda “Çirkince” demişler ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilene kadar da Çirkince kalmış.
Şu ana kadar duymamışsanız da, sanırım "17 Şubat 2011 de yıkılacak" haberleri ile az çok kulağınıza çalınmıştır Nişanyan Evleri ve Şirince..
Gitmek, görmek gerek gerçekten. Turizmin sadece denize kıyı yerlerle sınırlanmayacağının en güzel örneklerinden biri.. Elimizdekilerin değerlendirildikçe parladığının, parladıkça herkes tarafından reklam yapmasak bile tanınacağının örneklerinden..Ve herşeye rağmen, değer bilmez bizlerin elinde durduğunu da her köşe başında hissedebileceğiniz örneklerden..
Şirince'ye geçen sene bayram döneminde gittim, iyiki de gitmişim..Hem çok beğenip, hem de nasıl içim acımıştır, bilemezsiniz..
Bir kere, tepede bir köy, çok kalabalık değildir diye düşünmeyin, gittiğimiz dönemin bayram olması ile de ilişkili olarak inanılmaz kalabalıktı. Köyün içerisine araba alınmadığı için, 1-2 km uzunlukta yolun kenarına bırakılmış araba zinciri, köye yaklaştığımızın habercisiydi.. Kalabalık sendromunu atlatıp, köy evimize gittiğimizde ancak rahatladık. Evimiz derken , size o şekilde hissettirmek için herşey yapılmış, kapınızın önündeki kedi ve köpek bile sanki yıllardır sahibiymişssiniz gibi davranıyor.
Bahçede ve evde şömine.. Şirince gecesinin sessizliğine, sizin huzur dolu kahkahalarınız karışıyor.. Uykunuza sönmüş ama içten içe yanan odunun çıtırtıları eşlik ediyor.
Sabah kapınızı sepet içinde bırakılmış kahvaltılıklara açıyorsunuz.. 1 gün, size 1 haftalık dinlenme olanağı sunuyor, sıkıntılarınızı yanınızda getirdiyseniz bile, çantanızdan çıkarmıyorsunuz, izin vermiyor Şirince.. görmek istiyorsunuz, karışmak istiyorsunuz, ve gün geldiğinde de gülümseyerek ayrılıyorsunuz Şirince den..
Nesi meşhur, az çok biliyorsunuzdur, meyve şarapları.. Tatlı içkilerle pek aram olmadığından sanırım, pek bana göre değil.. Ama aldım mı, tabii ki aldım! Aslında sadece meyve şarabı ile sınırlı değil, ama çok da tanıtılmıyor (üzüldüğüm noktalardan biri de bu)..
Oraya gidip, köy evlerinde kalacaklara öneriler; mutlaka erzak alın yanınıza, yoksa en yakın Selçuk'taki marketlerden almak zorundasınız. Şirince dedik ya köy diye, 1-2 bakkal dışında pek birşey alabileceğiniz yer yok.. Akşam saat 20:00 de gittiğimizde, sezonun da etkisiyle belki, restaurant lar ve marketler kapanmıştı biz eşyaları otele bırakıp merkeze inene kadar.. (Otelin restaurantı açık tabii)
Gelelim şu yıkılma olayına.. Diyorlar ki, kaçak yapılaşma, dolayısıyla yıkılacak. Ne olursa olsun, bir harabeden bir vaha yaratılmış.. Diyorum ya, görmeniz lazım diye.. Kendinizi bir anda bir masal bahçesinde hissedebileceğiniz yer azdır, bu el değdirilen yerler de öyle hissettiryor işte..
Harabe örneklerimiz çok var, şurasına dokunulmasın, şunu düzeltmeyin diye evlerin yıllar içinde kendiliğnden yıkılması için dua edilen çok yer var maalesef.
Finansal anlamda da, manevi anlamda da büyük kayıp. Yatırım yapmadığınız sürece, elinizde duran para da değer kaybeder.
Birileri çıkıp, doğru yoldan veya yanlış yoldan giderek, sonucu doğru bir iş yapmış. Eve dokundurtmaktan kasıt, yıkalım 5 yıldızlı "convention&spa center" yapalım değil ki, aslına uygun restore etmek.. Maalesef bir ülkem gerçeği, restorasyon gelişmesi gereken en önemli turistik araçlardan biri ve biz bunu bilmiyoruz. Sanıyoruz ki, turist dediğimiz dünyadışı varlık ancak gösteriş içinde yuvarlandığı sürece mutlu olur. Oysa ki, otantik, farklı kültürlere ait yapılar, bu yapıların içinde nefes almak, farklı bir dünya bulmak, keşfetmek insanı en mutlu eden olaylardan değil midir?
Butik otel konseptinin gelişmesi de aynı ruh haliyle yola çıktı, sonrasında her iki odası olan otel kendine butik otel dese de, çok güzel örneklerimiz olduğunu da gururla belirtmek isterim.. Bu hisler,bu ruh hali turizme açılmalı işte..
Şimdilik askıya alınmış Şirince'deki "kaçak" inşaatların yıkılması..
Yıkılmasın, daha güzelleri yapılsın, daha iyi örneklerle gündeme gelelim artık, köylerimizi restore edelim aslına uygun olarak, yeşili yeşil, maviyi mavi bırakıp.. Yoksa bizden ne köy olur, ne kasaba..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için çok değerli :)